Etrafta eksikliklerini sarih sebepler yerine alakasız nedenlere yamamaya çalışanlar var. Ne kadar açıklarsanız, o kadar anlamazlıktan gelerek kendilerince yıldırma politikası uyguluyorlar. Bir baltaya sap olamayışlarını çevresel faktörlere bağlayarak kurnazlık yaptıklarını düşünüyorlar fakat bu taifenin mensupları aleni bir biçimde kafasızdır.
Değer yargısı diye bir şey yok çünkü görmemişler, hiçbir şeye bağlılık duymuyorlar çünkü bu zamana kadar başkalarının sadakatini kazanacak liyakate sahip değillerdi. Bu vatandaşlar; arafta, sağa sola yalpalanan ahmaklar sürüsünü oluşturur. Dünyaya eser bırakmak gibi bir düşünceye kapılmazlar ki esasında bunun gereği vasıflara da sahip değillerdir. Parazitler dahi yapıları doğrultusunda görevlerini yerine getiren varlıklardır fakat bu güruhta bir kımıl zararlısının sahip olduğu görev bilinci bile yoktur.
Olamadıklarına imrenip, yapamadıklarına ağıt yakarlar. Bu yapıdakilerin müsavatı sahildeki kum tanesidir. Hayatına rüzgarın yön verdiği, bilinci olmayan, topluluk içinde fark edilmeyecek kadar küçülen bir doğa artığı.
Duyuları köreldiği için üzerlerinde ferasettin ışıltısına rastlayamazsınız. Enaniyetleri ve altını dolduramadıkları ahmaklara özgü egoları onları, onların tanımına göre “bilinmeyene sürükler”. Hayat denilen mefhumun en ucuz, en basit, en açık dinamiklerini anlamaktan aşağı bu simbiyotik varlıklar topluluğuna karşılık tavrınızda yumuşamaya gitmek hatadır.
Çeyrek ömür eskitmiş bireylere insan olmanın gereklerini hatırlatıp; erdem, bilgi, sevgi ve sağduyu ile yoğurmaya çalışmak boşa zaman kaybı olacaktır.