Yine bir keşke’nin öldürücü zamansızlığına yenildim. Bir şeyler tüketmek, bir şeylerde nefes almak, bir şeylerde yaşamak faslı benden yanaysa hiçbirini yine sensiz istemediğim anlardayım sevgilim. Bunların hiçbirinin sana ulaşmadığı gerçeğiyle nefesim kesiliyor. Girdap sever kötü yanım kanlı bıçaklı elleriyle beni yok oluşlar cehenneminde bir kez daha öldürmek yeminiyle hep bana doğru koşuyor. Sen, anlamak yolunda geçmedin bir kez olsun ama; anlayabilseydin kalbim senden başkasına emanet edilemez tek gerçekti. O sadece senindi… Çünkü bilirdim; ne vakit sana doğru koşmak için beni itelese kalbim benden çıkar hep sana gelirdi. Senden başkasının orada nefes almadığı gerçeğiyle sanki bin senemi geçirdim ben. Bir tek sen göremedin; bir tek sen bilemedin…
O kadar kırgınım ki sana, sanki kaza geçirmişim de yaralı bereli de olsa kurtulmuşum ve öyle nefes alıyormuşum gibi. Biliyorum, bu yaraları iyileştirecek olan da bu yaraları açan da tek sensin. Ötesi yok.
Her gün, her gece, gündüzün her dakikası sende nefes alabilmek temennisiyle beni acıtıyor. Benim kadar çok sevemezdi belki; ama biraz olsun, azıcık olsun, hep olsun onda kalamaz mıydım diyor kalbim… Bütün yanlışlarımın altındaki tek gerçek sadece sende, sadece senin kalbinde her daim yaşamak isteğimdi.
Yine sensiz bir gecenin beni acıttığı zamanlardayım. Çok acıyor, sen bilmiyorsun, hissetmiyorsun ama dikenlerimin hepsi bana batıyor. Kendi kendini acıtır mıymış bir gül? Acıtırmış… Varsın seninle mutsuz olmak da olsaydı, ama sadece seninle olmak güzelliğinde can bulsaydım… Hiçbirinin sana ulaşmadığı nefessiz gerçeklerimdeyim. Belki de bir ömür böyle geçerek yaralayacak beni; sen hissetmesen de…
Bir bilebilseydin keşke, ben senden başkasını sevmedim. Ne kadar uzaksan bana, aslında o kadar yakındın. Kalbimdeyken sen, kilometrelerin aramızda ne önemi vardı? Şu an gözyaşlarım karları eritmek derdinde öylece akıyorlar… Çetin kışımın yine sensiz sınavındayım. Hiçbir zaman anlamadın, gitmek daha kolay geliyordu belki aşka; anlamamak, sevmeye çalışmamak, yorulmadan, yormadan öylece nefes almak… Öyleyse ben zoru; hep seni seçtim. Bedellerini de ödedim hiç kimseyi sevmeyerek, kimseyle olmayarak, yalnızca sen bilmesen, hissetmesen de seni bekleyerek…
Sen kalbimin ufalan yanlarının en kırık yanısın. O kadar çok kırdın ki; seni sevmekten korktuğum her an için sana kızıyorum. Sevenin özgürlüğünü bile bağışlamadın sen bana. İşte, şimdi sen bilmesen de hissetmesen de ben olmadan hayatına devam edebilsen de söylüyorum sevgilim, seni, senden alamadığım senden; seni alamadığım hayattan, seni alamadığım aşk savaşından da çok seviyorum.
Vakitsiz adımlarım yordu beni, artık sana gelmekten o kadar korkuyorum ki, o kadar çok alıştırdın ki kırıp dökmeye; kırılıp dökülürüm ve artık parçalarımı bir daha bulamam diye çok korkuyorum. Sen gelebilseydin zamanlı veya zamansız; ne fark eder? İncittiğini gerçekten telafi etmeye… Belki o zaman seni hâlâ çok ama çok sevdiğim için kendimi affedebilirdim. Hiçbir şey değişmedi, ne dün, ne bugün ne de yarın… Nefret edemediysem aşktan ve senden özür dilerim. Böyle sevmek aşkı bıktırdı belki; belki de o yüzden seni vermedi bana, ama en gerçeğiydi ve bunun için aşktan da uslanmaz kalbimin nefessiz kaldığı her dakikadan da özür dilerim.
Keşke’nin yolculuk seferinde son nefesimi vereceğim gün haberimi alırsan, kalbin acımazsa yine de o vakit de bil ki; ben seni kendimi arayıp kaybettiğim tüm yollardan da çok sevdim. Sevmek yaraşmadıysa bana ve bunun için sevemediyse beni aşk; bunun için keşke’lerimin gözyaşlarından da özür dilerim…
Dilâra AKSOY