O bir kere gitti; ömrümün diğer yanını yanına alarak. Bir kere döndü yüzünü ayrılığa. Bir kere yazdı bizi, ayrı sayfanın ayrı satırlarına. Bir kere gitti; rast gelmeyeceğimiz bir hayatın içine. Tam oldu her şey. Bir ayrılıkta olması gerektiği gibi; bir kere gitti, bitti.
Çok sordular arkasından nedenini. Bilemedim. Gitti demekle yetindi dilim; bitti deyince öldü içim. O bir kere gitti; şanına yakışır bir şekilde, gözü karalığıyla. Ayrılığın soğuğuna inat hiç dönmedi yüzünü. Hiç bırakmadı kendini; o taraf adım atmayı seçtiğinde, bütün karanlığı burada bırakarak; gitti…
Sesim çıkmadı hiç. Yemin ederim; ölüm sessizliği bundan hallicedir herhalde. İnsanın nefes alırken seslenememesi, göz göre göre göremeyeceği yüzün ardından bakakalması, hiç tutamayacağı ellerin ardından hayata tutunmak için haybeye çabalaması… O güneşi gülüşünde saklayandı; güneşini de aldı, gitti…
Telefonda ağlamaklı bir sesle söylemişti. ‘Bitti.’ Hava karanlık, baharın ayazı dışarda fink atıyorken; sesinin bu kadar soğuk gelebileceğini hiç düşünmemiştim. Vedalar gerçekten soğuk oluyor; giyinip bütün anıları sırtına dönerken arkasını, sen anadan üryan kalıyorsun işte öylece çırılçıplak. İçindeki yanan ateşin yetemeyeceği kadar soğuk, ağlamaklı ve sessiz…
Nerede, ne yaptığını bilemedim hiç. Arayamadım, soramadım kimseye. Bir kere gitti; tek başına, herkesi, her şeyi alıp çekildi ayrılığın ortasından. Hayalleri, yaşanmışlıkları, tebessümleri, yaşları alarak; her yaş gününde biraz daha büyüyerek gitti işte. Demek istediklerimi duymaya vakti yokmuşçasına, alelacele kal demeyi beklemeden, saçlarını bir kez daha koklayıp çekemeden ciğerlerime öylece gitti işte…
Üç yılı aşıyor artık; yılışık ayrılığın üzerime yapışalı. Rüzgar bu tarafa esmiyor, yağmurdan sonra toprak kokusuyla beraber, kokusunu getirmiyor baharlar. Bahar açmıyor iki ömrümün arasında. Ayın kızıl yüzü dolaşmıyor hiç gökyüzümde ve pencerelerimde açmıyor çiçekler. Geride sadece tasviri zor betimlemeler kalıyor artık. Kimsenin erişemeyeceği bir yerde kimse(s)sizce kalakalıyor her şey…
Dedim ya! O bir kere gitti. Ben bir kere bittim. Sonrası öncesi yokmuş gibi seyreyledim dünyanın cümbüşünü, kahrını bir köşemde. Hiç ortak çıkmadım hayatın biçtiği rollere, bana yazılan senaryoları hep aşıkların gönüllerinde paylaştım. Onsuz yaşayama(z)dım. Gitmesin diye bütün hayatımı serdim yoluna; her adımında birer birer can verdi umut çiçeklerim. Adım adım kaybettim onu. Aklımdan adını çıkardım; akılsız kaldım öylece. Suya yazar gibi yazdım her seferinde; ab-ı hayat suyu oldu yazdıklarım. Ölümsüz oldu…
O bir kere gitti ve inanır mısınız hiç geri gelmedi…!