Ölmek neredeyse hepimiz için aynı şeyi ifade eder. Ama yaşamak her birimiz için benzersizdir.
Ölüm hakkındaki fikirler insanlığın başladığı kabul edilen milyonlarca yıl önce ne ise şimdide aynı anlamı taşımakta, bir son buluş veya bir yok oluş ya da bu dünya da bulunamayan anlamın en net biçimde açıklanacağı bir varoluş…
Hangi inanca sahip olunursa olunsun, günün birinde bu dünyadan soyutlanacağımız gerçeğini hiçbirimiz yadsıyamayız. Kimimize göre bir kurtuluş, kimimize göre ise bir ceza günü olan o son bakışı, o son göz kırpışı gerçekleştirdikten sonra, ya birşeylerin farkına net olarak varacağız ya da hiçbir zaman farkında bile olamayacağız.
Yaşarken sürekli hatırlamak zorunda hissettiğimiz ve bizleri sürekli aşağıya çeken pesimist duygularımızı düşünmekten kendimizi alıkoyamadığımız her anı tek bir saniyede hatırlayıp belkide hayıflanarak geride koskoca bir “neden-niçin” bırakarak ya da anlıkta olsa verebileceğimiz cevaplara karşılık “keşke-acaba” ikilemi içinde sessizce gitmeye çabalayacağız.
Bir Romalının da dediği gibi
“Sezar artık burada yaşamıyor.”
Bir Rock’n Roll efsanesi için söyledikleri gibi
“Elvis binayı terk etti.”
Ölürken Sokrates’in dediği gibi;
“Bakalım kim haklı yaşayanlar mı yoksa ölenler mi? Tanrı bilir…
Bir ölünün de dediği gibi;
Yaşam, yaşayanlar arasında ziyan oluyor.
Ertan Yavuz / icaforiz _
