Nefes alınmaya başlanan her anın zulüme dönüştüğü vakittir bir hedef belirlemek. Sahip olunan tüm geçmiş donanım ve hayal kırıklıkları ile geleceğe dair tüm umutları yeşerten ve arzu edilen düzeye ulaşmak için çaba içerir. Peki bu çaba saf bir olumlu haz mı verir yoksa bu hazza ulaşmayı sağlayacak olan derin acılar kümesi mi ? Arzu edilen ve hayalini kurduğumuz muazzam yaşam ya da başarılar yolunda her türlü engele göğüs gerilebilir lakin çekilen acı yalnızca suskunlukla geçiştirilir. Devamında elde edilen başarı bizlere bir daha erişilemeyecek olan bir haz ya da esrime hali verecek midir ? Hayır. Sahip olacağımız her şey, elde edilmiş olanın geçici bir mutluluğu ve ömrümüzü feda ettiğimiz acılarla dolu kısa başarımızı yılmadan diğer insanlara aktarmak olacaktır. Bunun içerisinde derin bir hüzün anlatıcının içinde oluşmayabilir lakin acıma hissi dinleyici olarak bizlere yansıyabilir. Hayatın varlığı yalnızca başarı kümelerimizden oluştuğu müddetçe hayatın derin anlamlarından bir kaçış gibi durmaktadır. Başarı için acı, başarı sonrası için ise geçmişten gelen mücadelenin şimdiki zamanda boşluğundan kaynaklı hüznü her daim bizimle olacaktır. Devamında yeni hayaller, amaçlar gelecek olsa da durdurak bilmeyen bu kısır döngüde mutlu bir son pek de mümkün görünmemektedir. Arzu alışkanlığı yılmak bilmeyen ve her türlü somut ve soyut şeyleri sömürmekten ibarettir. Bu durumun içerisinde olmak insanı gerçek ve tek mutluluk olan hayata mutlu bir veda düşüncesinden koparmaktadır. İnsanın hayatı boyunca kaçtığı derin düşünce de ölümdür. Ölümün bir başarısızlık olan gören insanlar hayatlarını bir başarı yumağı ile sarıp sarmalayarak gözlerini kapatmayı, kulaklarıyla duymamayı hedeflemektedir lakin ölümün gelişi bilinçsiz bu çabadan dolayı keder yüklüdür. Bundan dolayı sonunda başarı ile yoğrulan bir mutluluk ya da üzüntü aktiviteleri olan telik durumlardansa atelik olan ve sonunda başarı ile kişinin kendisini değersizleştirmeden yaşayacağı sonsuz mutluluk ya da üzüntüler daha elzemdir.