Hummalı sarı bir yaprak havalandı titreyerek
Gece ile gündüz birleşti kirpik diplerinde
Tek bir damla dünyayı bulanıklaştırırken
Serbest kaldı sımsıkı tuttuğu cümleler
Tek bir nefeste dünyayı yutmuşcasına büyüdü karnı
İçine attığı ne varsa çıldırdı o anda
Huzursuzca kıpırdandı bedenlerde ruhlar
Ve akrep yelkovanı zehirledi usulca
Ne olduğunu bilemeden ne olmadığına olan güvenini yitirdi
Çizginin öte tarafından fısıldananları dinledi ilk defa
İsmi şahlanmıştı, cümbüş başladı diğer yanda
Ağzından alevler kusan adam, yaktı baş parmağını
”Ve acıyan canım değil parmağım” dedi
Usulca canından ayırmıştı tüm organlarını ilk defa
Yersizliğini kabullenirken nereye ait olduğunu bilemeden
Vazgeçemeyişin dik kuyruğunu görmezden gelirken
İlk kez cennete duyulan açlığın tüm belirsizliklerine gözlerini kapamak
Ve gitmek sessizce, düşünmeden, ağlatmadan
Onca savaştan sonra galip gelen tek bir kelime yardı karnını
İçindeki diğer kelimeleri öldürmüş, güçlü, koyu kıvamlı ve kırmızı başlıklı
Avuçlarında alevler, çılgın gözlerini devirerek çıktı içinden
”Artık önemli değil anladım ki her acı saçmalıktan ibaretti” derken
Solgun dudakları kapandı bir daha hiç açılmadı.