Buradayım.
Çocukluğumda en tenha köşeye yerleştirilmiş,
Birçok insanın bedenini taşımış, dertlerini dinlemiş,
Birçok içki şişesini, çekirdek kabuklarını, dökülen yaprakları üzerinde taşımış,
Yaşam ve ölüm arasına sıkıştırılmış,
Denizin ufkuna doğru bakan,
Yıllardır yaza, kışa, ilkbahara, sonbahara dayanan
Ancak biraz yaşlanmaya başlamış
Bir ayağı kırık, sırtından bir parçası eksik
Bir çok yeri çizilmiş ve karalanmış..
Her insandan bir anı almış
Yıllardır yalnız başına kalmış
Bana en son sarıldığın, bankın köşesindeyim.
Elimde olmadan neredeyse dakikaları sayıp
Kafamı çevirerek parkın girişine bakıyorum.
Sanki o köşeden birden sen çıkacakmışsın da
Bastığın her yeri güzelleştirecekmişsin gibi.
Cebinden çıkartıp son sigarını,
Ellerinin üşümesine aldırmadan içecekmişsin gibi.
Ve hemen ardından telefonum çalacakmış da,
Oturduğum bankın arkasından geçerken,
Sesini hem kulağımda, hem yakınımda duyacakmışım gibi.
Düşünsene..
Kulaklarımda ve hemen bir adım arkamda senin sesin..
Bundan daha fazla nasıl yakın olabilir iki insan..
Gözlerimi açıyorum.. Bunlar sadece bir hayal.
Gerçekler.. Gerçekler o kadar yakın ki.
Ölüm ve yaşam arasında oturuyorum.
Şuan buradayım.
Ancak ölümle aramda sadece ince bir duvar var..
Çevreme bakıyorum..
Tanımadığım birçok insan, birçok çocuk, birkaç kedi ve köpek.
Kahkahalar, ağaçtan ağaca uçan kuş cıvıltıları..
Yeşillikle dolu bir bahçe..
Ancak yan taraf, onca kalabalığın içinde,
Issız, sessiz ve yalnız..
Sıra sıra dizilmiş bir sürü mezarlık,
Kimilerinde çiçek, kimilerin de sadece o soğuk, karanlık toprak .
Onca kalabalığın içinde hepsi yalnız..
Aslında hepsi kimsesiz, sahipsiz..
Her soğuk taşta farklı bir tarih..
Farklı ömürler..
Kimi seksen yıl yaşamış kimi yalnızca bir gün..
Farklı hikayeler, farklı ölümler..
Ancak tek ortak yönleri varsa,
Soğuk taşlarına yazılmış ” Ruhuna Fatiha”..
Düşünsene..
Gözlerimizi kapıyoruz bir geceye daha.
Aklımızda hiç ölüm yokken, sabah kendimizi
O ince duvarın arkasında buluyoruz.
Oysa gözlerimiz son bir kez kavuşamamış
Tenlerimiz son bir kez değmemiş birbirine
Son bir kez kollarımı boynuna dolamadan mesela ben,
bizi hayattan ayıran ince duvarın arkasına geçmişim
Onca kalabalığın içinde,
Omuzlardan omuza taşınırken,
birbirimize o kadar yakınken, dokunamamışız..
Birimiz o ince duvarın ayırdığı hayattayken, diğeri karanlığa karışmış..
Aslında birbirine bedenen oldukça yakın ama birbirini görme ihtimali olmayan
iki yabancı haline gelmişiz..
Ne olacağı bilinmez bir yolculuğa doğru yola koyulmuşum..
Ya da ruhumu bedeninin yanından hiç ayırmamışım bir daha..
Ne fark eder ki ?
Ruhum seni görse bile sana dokunamaz..
Buna nasıl dayanırım ?
Tamamen yok olmayı tercih eder her zerrem.
Yaşayan için, ölüyü özlemek mi zor ?
Ölen için, yaşayanı görüp ona dokunamamak mı ?
Hangisi daha çok acıtır benliği ?
Ve sorular sorular..
Geçen zaman içinde geçen sadece zaman..
Her sabah biraz daha artan hasret..
Ölümden korkan için bile, yaşamak gibi gelir ölüme kavuşmak bundan sonra ..
Gözlerini kapat burada..
Düşün ki dünyanın en güzel yeşili, en güzel mavisi arasında,
Bir bank en kuytu köşede kaya gibi sapasağlam..
Ve biliyorsun ki bundan başka ölüm yok .
Bundan başka durak, bundan başka sorulacak hesap yok .
Ayrılık, yok.
Hemen yanımda sen oturuyorsun,
Ellerimiz birbiriyle buluşuyor..
Ölümden güzel sandığın, yaşamak mı kalır o an ?
En güzel yaşam, varlığınla yaşadığımdır.
Gözlerimi açıyorum.. Güneş kendini denizin ufkuna bırakmış..
Birkaç yaprak düşmüş saçlarımın arasına..
İnsanlar yavaş yavaş burayı terk ediyor..
Rüzgar, Güneş’in gidişiyle bedenleri üşütmeye başlıyor..
Sadece oturuyorum.
Kıpırdamadan, nefes alarak ve düşünerek.
Aldığım nefesi seviyorum.
Rüzgarla beraber ciğerlerime dolan, ve göğüs kafesimi genişleten,
Yaşamamı sağlayan nefeslerimi seviyorum..
Görmeyi, yürümeyi, düşünebilmeyi seviyorum.
Ancak gözlerimin seni göremeyişinden
Kollarımın seni saramayacak oluşundan
Ayaklarımın sana doğru koşmamasından
Kelimelerimin dudaklarımdan sana bakarak çıkmayacak oluşundan
Nefret ediyorum. Sadece nefret ediyorum..
Karşımda deniz yavaş yavaş rengini koyuluğa bırakıyor.
Limanın, köşe başlarında ki lambalar yanıyor artık.
Ve oradan biri geçiyor.
Senin gibi yürümüyor, senin gibi giyinmiyor.
Ancak şimdi saçlarını düzeltti senin gibi..
Başını hafifçe öne eğerek, parmaklarını saçlarının arasından geçirirken
kendinden emin ve ukalaca bir tavırla.
Balıkçı kulübelerinden birine girip kapıyı kapatıyor yavaşça..
Düşünüyorum.
Şimdi o kişiye gidip saçlarını bir daha düzelt diyebilir miyim ?
Sırf saçları sana benziyor diye dokunabilir miyim her teline ayrı ayrı..
Sırf vücudu senin vücudunu andırıyor diye omuzlarına değdirebilir miyim ellerimi?
Elbette bunu asla yapamam.
Çünkü o kişi bana çok yabancı.
Ve şimdi seni o yabancının yerine koyuyorum.
Bu saatten sonra bana sarılmanı isteyebilir miyim?
Onca yaşanan kötü anların ardından bana bakmanı bekleyebilir miyim?
Ve artık burada gözlerimi kapatmam gerekiyor.
Çünkü gözlerim sen dışında birini sana benzetmeye çalıştılar.
Çünkü senin olmadığını bildikleri halde, senmişsin gibi baktılar.
Senden başka birine, hem de senmişsin gibi.
Oysa bu mümkün olamaz.
Satırlarımın sonu yaklaşıyor..
Her şeyin bir sona ulaştığı gibi,
Her şeye bir nokta konduğu gibi
Birazdan bu beyaz kağıt üzerinde yazdıklarıma da
Kalemimin siyah mürekkebiyle son vereceğim.
Bir gün bu banka gelmeye son vereceğim.
Her gelişimde kurduğum farklı hayallere son vereceğim.
Hayallerimde seninle bir düğünde karşılaşarak dans etmemize,
Ve kendi düğünümüzde dans ederken,
Kurduğumuz hayallerin gerçek olduğunu birbirimize sarılarak anlatmamıza..
En yüksek sesimle “Evett!” diye bağırmalarıma,
Çiçeğimi arkama dizilmiş bir çok arkadaşıma heyecanla atmama..
Bir bayram sabahı oğlumuzu tamda kendine benzeterek saçlarını jöleyle süslemene,
Senin yüzüne bakarak uyandığım her sabaha,
Seninle acıkmalarıma, seninle doymalarıma, seninle aynı sofrayı paylaşmama,
Seninle aynı rakı şişesini bitirmeye, farklı iki kadehi ortada kavuşturmaya ve gözlerinle her kadehte buluşmaya,
Parmağımda adının olduğu alyansı taşımaya ve bundan gurur duymaya..
Seninle yaşlanmaya, bir gün her şeyi unutmaya başladığımda bir tek seni unutmayacak oluşuma..
Torunlarımıza ördüğüm rengarenk kazaklara, patiklere..
Bir gün, seninle yaşayacak olduğum ömrün hayalini kurmaya bir son vereceğim.
Bir gün bu hayata bir son vereceğim..
Ya seninle ya da sen olmadan.
Ama elbet ikimizde her insan gibi ne zaman olduğu belirsiz,
Bu dünyadan gideceğiz.
Ama değişmeyen bir şey olacak.
Ne tarafta olursam olayım.
Sana olan sadakatim, bağlılığım, sevgim..
Kısacası
Sana karşı hissettiğim bu aşk
Evet, aşk ne tarafta olursam olayım asla değişmeyecek..