Orda olmak vardı şimdi, Üsküdar’da, Kız kulesinin önünde, elinde çayın ile, aklında sevdiğin ile kız kulesinin önünde…
Oturup seyretmek vardı şimdi orda. Pişmanlık, öfke, mutluluk ne varsa dökmek vardı denize…
Deniz..!
Mavi deniz… Güzel deniz…
Maviyi maviye anlatmak vardı.
Güzeli güzele anlatmak vardı.
Sevdiğini düşünürken çayını yudumlamak vardı…
Çay… Demli bir çay, kız kulesinin karşında, demli bir çay. Şu gece gibi kapkara ve içimizdeki acılar gibi acı, demli bir çay içmek vardı. Bu sefer şeker atmak yok ama, çok acı olmalı, içimdeki acıyı hissetirmeyecek kadar acı… En iyisi çaycı abi sen bana sırf dem koy, şekerde istemem sırf dem… Yok be çaycı ağabey buda olmuyor be.. Daha üretilmemiş benim acımı hissettirmeyecek çay…
Yok çaycı ağabey yok…
Sevdiğimin gözleri görmeden ne deniz mavi olur benim için, ne gökyüzü mavi olur. Ne de çay şekerli olur. Çünkü mavi onun gözleridir. Ve o olmadan İstanbul siyah bir şehir. Ve o olmadan deniz mavi değil, gökyüzü bulutlara küsmüş gibi.. Ve çay şekeri istemez o olmadan..
O…
Güneş, yıldız, ay, gündüz, gecenin ışığı, karanlık kalbimin tek aydınlığı…
O…
Mavim, mavi gözlüm, sevdiğim, sevdam, İstanbulum…
O olmadan olmuyor kısacası…
Orda olmak vardı onun yanında, Gözlerinin içine bakarak “Seni Seviyorum” demek vardı…
İllaki Kayslar Mecnun olur diye bir kural mı vardı? Gayet tabi Leylalar da Mecnun olabilirdi. Benim olduğum gibi demek vardı…
Orda olmak vardı. Onun gözlerinde…
Orda olmak vardı. Onun kalbinde…
Dua İle, Sevenin…
(02.07.2014/ 01.40)
-Büşra Aslan-