Zamanın kollarımıza ve bacaklarımıza taktığı kelepçeleri, hayatımızın içine ördüğü o aşılamaz sandığımız demir parmaklıkları görmeden geçip giden uzun sandığımız, mikroskobik bir zaman olan bütün yaşamımızı esirliğimizden kurtulmak için tek bir adım atmadan öylece yitiriyoruz. Hiçbir zaman tutsaklığımızı görmeden bütün bir yaşam içerisinde yok oluyoruz. Zamanın üzerimize kurduğu egemenliği fark etmek bile istemeden tüm baskıları meşrulaştırıyoruz.
Böylesine akıp giden bir ömür boyunca sürekli yenilmez ve ölümsüz olduğumuzu sanıp, sisteme çalışıp, sistemin karnını doyurarak belki ilerde sınıf atlarım umuduyla yanıp tutuşurken kendimizi sadık yarimizin kollarında buluyoruz. Ne kadar garip bir varlığız ki hiçbir tarihsel süreçten çıkarımlar bulunmadan ot gelip ot gidiyoruz 🙂