Kırık ayna parçaları kalbinin derinliklerine batarken aynı zamanda bir kristal gibi etrafına gözleri kör edecek derecede parlak bir ışık yansıtıyordu. Nefret ateşinde dans eden kıvılcımlar eşliğinde eriyen gökkuşağının kıyısında oyun oynayan bir çocuk misali masumdu. Gözünden düşen her bir gözyaşı sanki camdan yapılmış gibi yere düşünce ruhuyla birlikte paramparça oluyordu. Karanlığın çaldığı kasvetli bir melodiyle çürüyen ruhu bedeninden ayrıldı. Sonsuzluk kuyusunda kaybettiği benliğini bir daha asla bulamadı ve hiçlikler cehennemine kilitlendi. Yüzüne dikilmiş maske ne kadar pürüzsüz olursa olsun ruhunun kırık parçalarını süpüremiyordu.