Zor günler geri’ de kaldı. Umutsuzluğum’ dan eser yok. Hani hayatı başına yıkılan çocuk var ya, şimdi engelleri aşmakta birer birer. Yeraltı yazmıyorum çünkü sıkıldım, kavga etmek’ den, acı cekmek’ ten, huzursuz olmaktan, uyuşturucu kullanmak’ dan, halüsilasyon görmekten. Antidepresan.. bana ağırlık veremez asla, çünkü içimde ki yaşam enerjisi artık oldukça fazla. İnsanlardan nerfret etmiyorum, onları bir kenara bıraktım kendi halim’ de yaşıyorum. Lise’ den kovuldun, artık eğitim hayatın bitti, çalış dediler. Ufak yaşda işci oldum. Günün oniki saat’ i çalıştım, ufak bir miktar maaş için. Ama siparişe gittiğimde aldığım bahşişler ile sigara paramı çıkartabiliyordum. Bu mutluluk verici bir şey idi. Üstüne birde o pahalı dondurmadan alınca, benden zengini yoktu:)
Yirmi yaşıma girdiğimde; cal center, tanıtım , Garson, Özel Güvenlik ve basit işler olmak üzere bir çok iş’ de çalıştım ve fikir sahibi oldum. Tabi bu aralar ergenliğin ağır basan yanları, duygu karmaşası, hormonlar üst düzey, Aile ile anlaşmazlıklar, bir takım serserilikler ve araya alkol gibi kötü alışkanlıklar girince, sosyal hayat bitince; bir çok genç arkadaşım gibi karmaşık duygular edindim ve işin içinden çıkamaz hale geldim. Yalnış zaman’ da yalnış kitaplar okudum. Kafam ordan oraya sürüklendi ve yaşıtlarımla vakit geçirmek bir nokta’ da eziyet gibi gelmeye başladı. Kendimden yaş ca büyük insanlar ile sohbet etmek kadar hoşuma giden tek şey yazmak ve müzik dinlemek oldu. Çünkü psikolog’ dan başka kimseye derdimi anlatamıyorum. İnsanlar yaşamadıkları duygular hakkında öğüt vermeye çok meraklı yada bir saat anlattık’ dan sonra; boş ver daha küçüksün…