Adem’den bu yana kendini ifade etme ihtiyacı içindedir beşer. Evet, en etkili araç kelimelerdir. Jestler, mimikler, sesler de eklenir. Hatta çiçek böcekten tutun renklere kadar ifade aracı yelpazesi genişletilebilir.
Renkler…
Renkler önemlidir mesela. Belirleyici rol üstlenebilirler. Başlangıçta pembedir her kadının rengi ve her erkek mavidir. İlk dört ay, merakla beklenir bebeğin cinsiyeti. Öğrendikten sonra rengi belli olur işin. Pembe ya da mavidir artık. Taçsız prenses için pembeye boyanmış küçük bir dünya hazırlanır. Ya da yakışıklı prens için küçük mavi bir saray. Henüz ciğerlerinize oksijen değmemişken, daha aynadaki suretinizi bilmezken renginiz belli olmuştur işte.
Yaşadıkça değişir insan, büyüdükçe değişir renkler.
Siyahtır ya karanlığın rengi, belirsiz düşünceleri “kara”lara boyarız. “Kara”nlık işler, “kara” haber, “kara” bulutlar, “kara” gün, “kara” sevda… Hep “kötü” muamelesi yapılmıştır asil Siyah’a yüzyıllar boyunca. Oysa onun tek suçu örtmektir ardında kalanları.
Masumiyetiyle Siyah’ın karşısına dikilir Beyaz. Öyle ki “yalan” bile önüne “beyaz”ı katınca masumlaşır, sevimli zanneder kendini.
Mesela yarınların da rengi vardır. Her sabah kızıllıkla başlar gün doğudan. Her günün güneşi sarıdır aslında, ama yarınlar hep farklı renktedir sahibinin gözünde. Tozpembe hayaller, gök mavisi umutlar vardır. Yeşil-kahve-siyah gözler kimilerinin yarınlarını süsler. Kimi yeşil kıyafetler içinde kırmızı bayrak altında gün sayarken, kimi kabarık beyaz bir kıyafet için kovalar yarınları.
Sonra bir şey olur… Ve aniden rengi değişir yarınların.
İstikamet değiştirir hayaller. Beklentiler beklemekten vazgeçer. Sabır çantasını alıp usulca çeker kapıyı.
Yaşadıkça değişir insan, büyüdükçe değişir renkler.