Bir mutsuzluk var üstümde. Bir çocuğun başını okşamış ve ondan buna karşılık tebessüm alamamış kadar kırgınım; Kendimi dövüşüme, kendimi reddedişime ve kendime kıyışıma. Alengirli sessizlikler duyuyorum, saatlerdir uyuyorum ve bir türlü akşam olmuyor. Gün, kendini unutmuş herhalde. Yatağımı seviyorum, dünyanın yuvarlaklığında uçan halı farz ettiğim yatağım beni masallara uçurmuyor. Birdenbire kalbim çarpıyor. Ritmik bir düzensizlik. Yoksa ne sevdası, ne heyecanı, ne mutluluğu?
İtekliyorum kendimi, sürüklüyorum. Canım, Türk kahvesinin kafeinli sakinliğinden istiyor. Beni hep bana uyutsun ama iç sesim sülaleme yetecek kadar bir çeneye sahip ve hiç susmuyor.
Kaygılara sevk ediyor. Noradrenalin salgılıyor yine beynim fazlaca. Geliyor kaygılar bir bir. Kartonpiyerli tavanımla bakışıyoruz. Koyunları sayar gibi saymamı istiyor, “endişe dediğin yaşamın mutluluğundan çalınan üç beş saadet zinciri değil mi? Öyleyse bırak onu” diyor…
Tavan benden akıllı çıkıyor. Beynimi cevizde arıyorum. Şeklinden dolayı sanırım. Beynim bana işlemiyor. Kalbim zaten çatıda, “yaklaşmayın, yoksa atlarım” triplerinde…
Kırgınım. İkisi de beni hiç düşünmüyor. Mideme uğruyorum, yanıyor, boğazıma kadar. Reflü kardeşin de bana uğrayası tutmuş. Çikolata düşlerimden bir ısırık alsam iyileşir zamanla. İtfaiyeci arkadaşlara gerek de kalmaz.
Bir gülüşün karşılığı olacağım diye kırk takla attırıyorum hevesime. Kaçmış, gitmiş! Firarda. Benim sevgili hevesim… Ucuz numaralar işliyor bu düzende, tam fenomen olacak başarılarım; tam imza atacağım kaderle karşılıklı, prodüksiyondan sesleniyorlar. “Bu filmin sonu her gün baştan yazılsın.” Kızgınım. İnsan her gün aynı saatte aynı zamanda ve aynı acıda oynar mı? Şaşkınım. Yönetmeninden oyuncusuna kadar varlığı zenginleştirilmiş nöbetler tutuluyor. Gitmeyeyim diye. Ben bu kadar az paraya kendimi kendimden nefret ettirmem. Yapımcıya söyleyin, Tanrının da senaryosu var bende. Üstelik başrolüm de. Tüm sabırlı hayatların sabırlı mutluluklarını oynuyorum. Topal değil hiçbir ücretim, aksayarak da gitmiyorum yaşama. Artık ona göre karar versin. Üzüldüm. Halkın istediği gibi değil kalbim, kötülük nedir bilmez. Bu rol bana hiç gitmedi.
Dilara AKSOY