Çok karanlık burası. Sadece yapay ışık yansımalarının spektrumları dans ediyor siyahlığın içinde. Biraz önce çok net duyabildiğim, hatta biraz dikkatimi verince dinleyebildiğim sesler yankılara dönüşüyor, sonra kayboluyor gibi. Hayalimde olanla geçek hayat çelişiyor mu, yarışıyor mu anlamıyorum; birinde başka görüyorum, birinde göremeyip hissediyorum. Adeta iki dünyayı sıkıca bağlayan eski püskü, kaygan bir halata tutunmuşum; her yukarı attığımda elimi biraz daha aşağı doğru kayıyorum. Bir insan eli mi gördüğüm? Bana uzanıyor mu, artık karanlığın esaretinde olmayan arka planın içinden? Ben tanıyorum burayı. Yeni biçilmiş ıslak çimen kokusu sarmaşık gibi sarıyor tüm bahçeyi. Çimenlerin ortasında dizili çakıl taşları bir yol oluşturmuş, oradan uzanıyor bana el. Bu ele sahip kişi dikkatli de yürüyor; sanki ayağı kayıp çime değse çim onu yeşilliğiyle yutacak.
Ahşap, eski, ama modern bir müstakil evin önünde durduk şimdi. Önünde baba kız, kışın rutubetinden yıpranmış, ama belli tüm kış anılarla döşenmiş tahta salıncağı cilalıyorlar. Kızın kafasında babasının şapkası, ne kadar mutlu elindeki fırça bir öne gidip bir geri gelirken. Salıncağın tam yanındaki kapıdan zarif, esmer, çok hoş bir kadın çıkageliyor. Elinde tuttuğu tepsideki kahvelerle aynı renk saçı. Tepsiyi kocasına uzatırken ne kadar aşk dolu bakıyorlar birbirine. Güzel kadın kızının yanağına bir öpücük kondurup içeri gidiyor. Kız sandalyenin ayaklarını boyarken mermere taşırdı annesinin busesiyle ama aldırmıyor, eliyle siliyor yeri. Tam o esnada sokak kapısından gür bir gıcırtı sesi. Yere bakarak yürüdüğü için, ilk hafif nemli saçları görünüyor. Nasıl da uzun boylu, yapılı, cazibeli bir oğlan. Parfüm kokusu çim kokusuyla karışıp süzülüyor sokak kapısı ve ev arasında. Kapının yanındaki ahşap parmaklıkların araları toz olmuş. Gözlerim tozlara kenetlenmişken, parmaklığın arkasındaki camekanı fark ediyorum. Çünkü benim yansımam o. Ben buradayım, çünkü benim eski evim burası. Gözlerim doluyor bu deja vu’ya. Zaman ne kadar çabuk geçiyor diye düşünüp, tüm ailemi seyre dalıyorum. Yüzümde bir tebessümle gözlerimi kapatıyorum. Açtığımda yine karanlık. Bu sefer yansıma da yok, ses de. Yeni öğütülmüş kahve kokusu duyuyorum sadece. Usulca doğrulup, uyanma saatimi beklemeye başlıyorum.[columns count=’2′]