Etrafta hiç kimse yoktu. Yalnızca dalgaların taşlara vuran sesleri ve uzaktan sahildeki kafeden gelen insan sesleri karışıyordu gecenin karanlığına. “Ah, şu rengin güzelliği ne kadar büyülü değil mi? Asil, eşsiz…” diye iç çekti İnci. Sonat’ın o an sadece onu izlediğini fark etmemiş gibi gülümseyerek ona döndü. Sonat yüzünde alaycı bir gülümsemeyle “Siyah rengi pek sevmediğini sanıyordum” derken yüzündeki gülümseme iyice yayıldı. “Aaa!” şaşkın bir ifadeyle “Safir rengini duymadınız sanırım bayım, gece karanlığında deniz safir rengindedir. Siyahla eşdeğer tutmayı size hiç yakıştıramadım doğrusu” diyerek gülmeye başladı. “Çok haklısınız, özür dilerim benim hatam küçük hanım” sesi alaycı tondan buğulu bir hale geçerek “senin güzelliğinin yanında daha asil ve eşsiz bir şey göremiyorum” diyerek yaklaştı İnci’ye. Sanki karnına yumruk yemiş gibi nefesi kesildi bir an İnci’nin. Kalp atışları hızlandı. Sonat ona yaklaştıkça göğsü daha hızlı inip kalkıyordu. Sonat aralarında hiç mesafe kalmayana dek yaklaştı ona, yüzünü avuçlarının arasına aldı. Gözleri kapanırken, dudaklarını aralayarak yüzünü genç kadının yüzüne yaklaştırdı.
Sonat’ın kollarında kendini hiç olmadığı kadar istekli hissediyordu. Burnunu boynuna yaslamış son nefesini alırcasına kokusunu içine çekti. Dünyadaki en güçlü afrodizyaktan bile daha etkiliydi bu koku. Dudakları Sonat’ın dudaklarına yaklaştıkça bilinci kayboluyordu sanki. Kalp atışları kulaklarında yankılanıyordu. Nefes alış verişi hızlanmıştı. Elleri terliyordu. Dudakları birbirine değerken gözleri kaydı, başı geri doğru düştü. Sonat’ın dudakları onunkilerle buluştuğu an tüm bu hisler, kalbine hançer saplanırcasına, yerini vicdan azabına bıraktı. Gece’ye olan sadakati bozulmuştu. Bir başkasının dudaklarına değmişti yalnızca Gece’yi öpen dudakları. Kalbi daha hızlı çarpmaya başladı. O an fark etti hala nefesini tutuyor olduğunu. “Özür dilerim, çok özür dilerim ama yapamam” diye kekeleyerek arkasını dönüp hızlı adımlarla uzaklaştı. Boğazında bir yumru varmış gibi yutkunmaya çalıştı ama yutkunamadı. Kalbinde kocaman bir baskı vardı sanki ve bu nefes almasına engel oluyordu. Hıçkırıklarını bastırmaya çalıştı fakat gözyaşlarına engel olamıyordu. Olduğu yerde kendini taşıyamıyormuşçasına yere bıraktı. Gözlerinden yaşlar döküldükçe kalbinde vicdan azabının verdiği ağırlık artıyordu sanki. Tek düşündüğü Gece’ydi. Gece’nin sesi kulaklarında yankılanıyordu. “Kalbim yalnızca senin için atıyor İnci’m. Seni sevmekten başka hiçbir şey yapmadım ben.” Elleriyle kulaklarını kapatıp kafasının içindeki sesi susturmaya çalıştı. “Özür dilerim Gece, kalbim senin kalbin kadar masum kalamadığı için özür dilerim” diye tekrarlayıp durdu dakikalarca. Kendini zorlayarak ayağa kalktı. Ayaklarında tonlarca ağırlık varmışçasına yürümeye çalıştı. Ayaklarını sürüye sürüye eve doğru gitmeye başladı. On dakikalık yol ona hayatının en uzun ve yorucu yolculuğu gibi geldi. Eve geldiğinde bedenini artık taşıyamıyormuşçasına kendini yatağa bıraktı.
(08.07.2019)