Çay bahçesinde yıllar önceden kalan ifil ifil bir elbiseyle oturuyorum. Önümde bir bardak çay, deniz suyunun buruşturduğu dudaklarımla yudumluyorum. Hafif acı bir tadı var çayın. Biraz mayhoşlaştırıyor ağzını. Arkada sanırım Fransızca bir hafif müzik, bir de serin bir rüzgarla gelen deniz kokusu… Mevsim yaz olmasına rağmen çıplak omuzlarımı ürpertiyor rüzgar. Yanımda tavla sesleriyle birlikte insanlar eğleniyorlar ya da öyle görünmeye çalışıyorlar. Şehrin yorgun ve mutsuz insanları biraz olsun huzur buluyor buralarda. Sonra bir fotoğraf çekiliyor anlık mutluluğu, belki de sahte mutluluğu ölümsüzleştirmek için… Ama ne olursa olsun, en azından yüzler gülüyor. Uzaklaştırmak istediğin düşünceler aniden uzaklaşıyor… derken insanlar seni tekrar daldığın o güzel rüyadan uyandırıyor, tekrar o düşünceler doluyor içine ve belki de huzuru bulabileceğin bugünün son anında tekrar huzursuzlaşıyor ve gün bitmek üzereyken bir daha mutlu olamayacağını ama mutlu görünmek zorunda olduğunu biliyorsun.