Hep bir bekleyişle geçiyor şu kısacık ömrümüz. Hep bir aldanış…karanlık…
Soruyorum bazen kendimize;
Geceyi gece eden karanlık mıdır, yoksa yalnızlık mı?
Sanki önüme dertlerden, alabildiğine, tepeden tırnağa kederden oluşmuş bir dağ gelmiş. Tam karşımda duruyor.
Alışmak mı gerek bu dağa, yoksa onu delip geçmek, yok etmek mi?
Belki diyorum. Belki gökyüzüne aynı anda baktığımızda, gözlerimizde ki umut aydınlatmış olamaz mı geceyi?
Bulutları hareketlendiren, belki bizim çocuksu yüreğimizdir. Sevmek gökyüzünün anlamı kadar derin..
Dur! Hemen kızma. Biliyorum çok sevmek değil mesele, mühim olan güzel sevmek.
Tuttuğun kalemi, okuduğun kitabı, yürüdüğün yolları, içtiğin çayı, dokunduğun kağıdı seviyorum ben.
Sana dair ne varsa seviyorum. Sen bana can oldun, ben de canımın kıymetini biliyorum.