Bölüm 9: Sanayi! -2
Ustalar, verilen emir ile birlikte taarruza geçti.
Kovalamacada kıdem sırası vardı: Önde çıraklar, arkada ustalar!
Çıraklar, güzel bir çıkış yaptı. Ama ne fayda! Her canlı bunu tadacaktı.
Marangoz Mustafa:
“Çevirsene oradan! Akıyor, çocuk akıyor. Boş bırakma!”
Necati ve Hasan, birbirlerinin çocuklarını yakaladı.
Demirci Necati:
“Gözünü seveyim, haddini bildir!”
“Ne demek komşu! Senin benim mi var? Bunlar hepimizin çocuğu. Gel ulan buraya, it oğlu it!”
Necati, Numan’ı köşeye sıkıştırdı.
“Yeğenim!”
“Necati amca! Bak, sana amca diyorum!”
“Merak etme aslanım! Amca, baba yarısıdır. Babanı aratmam evvellallah!”
Yalçın, abisinin kaçacağını anlamdı. Çelme takıp yere düşürdü. Necati, çevik bir hareketle Numan’ ın üstüne çullandı.
Sanayinin en yaşlısı bekçi Hayati de bu mücadeleye katıldı. Marangoza yaptırdığı uzun değneği, önünden geçen çıraklara yapıştırıyordu. Yaşlı yüreği dayanamamıştı. Çorbada tuzunun olmasını istemişti!
Ustalar, son bir darbe vurmak için toplandı.
Çırakların üstleri kirlenmişti. Gönülleri gibi yüzleri de yaralıydı! Yerde sürünerek geri geri gidiyorlardı.
Numan:
“Sağ elimi hissetmiyorum. Elim yok!”
Hacı:
“Nasıl ya?”
“Elimi gören var mı? Fazla eli olan var mı?”
Numan’ ın gözlük camı düşmüştü.
Orhan:
“Camı olan gözüne tut kereste!”
“Ay buradaymış! En sevdiğim elim.”
Ustalar, son darbeyi vuracakken kaportacı İsmail koşarak geldi.
“Durun!”
Kalabalık sesin geldiği yöne baktı.
Gâvur Hasan:
“İsmail, senin oğlanı da araya alalım mı? İki tane vuralım, bir yeri şişmesin.”
Demirci Necati:
“Zahmet olur diye düşünme! Çocuktur, canı çekmiştir.”
Kaportacı İsmail:
“Boş verin şimdi onu. Yeni bir makine aldım bayılacaksınız!”
Marangoz Mustafa:
“Allah Allah!”
Kaportacı İsmail:
“Adamı kanırta kanırta bağırtıyor. Onları bana bırakın!”
Sanayi sözlüğünden bir kelime,
Kanırtmak: Kuvvet kullanarak ayırma!
İsmail, çırakları tekmeleyerek tamirhanesine kadar sürükledi:
“Hadi, yürüyün dükkâna. Pis çıraklar!”
Baygın yatan Süleyman’ı da içeri taşıyan İsmail, kapıları içerden kapattı.
Ustalar, tamirhanenin kapısında toplandı. Ancak, içeriden ses gelmiyordu. Dışarıda homurtular başladı.
“Homur, homur, homur!”
Sonunda beklenen oldu! Yeni makinenin çalışırken çıkardığı yırtıcı sesler, kapıdaki ustaların sevinç çığlıklarına yol açtı. Ara ara, çıraklardan duyulan yalvarmalar sanayi halkında bayram sevincine dönüştü.
Demirci Necati:
“Kanırt usta, kanırt! Çükleri düşene kadar sağ koma!”
“Ahahaha!”
Marangoz Mustafa:
“Hey yavrum, hey! Baban da mı kanırtırdı be?”
“Ahahaha!”
Gâvur Hasan:
“Ya usta inanır mısın, evde aynısı var. Aynı şehvetle vuruyorum. Ama dışarı çıkınca iştahı açılıyor bizimkinin!”
“Ahahaha!”
Tamirhanenin havalandırmasından bakılınca durum o kadar da vahim değildi!
Makinenin çarkları boşa dönüyordu. Masa etrafında toplanmış çıraklar; bir yandan feryat ederken, bir yandan da İsmail’ in yaptığı ve yarısına kadar yenmiş menemene ekmek banıyordu. Kanepede baygın yatan Süleyman ayıldı.
Orhan:
“Günaydın kardeş, ayy!”
Hacı:
“Rahat uyuyabildin mi tatlım? Amann!”
Süleyman:
“İlk karşılaşma ne oldu?”
Numan:
“Ne olacak! Senin hakkını da bize bölüştürdüler. Oyy!”
Dışarıda ustaların sevinç naraları, içeride çırakların ağız şapırtılarına karışıyordu!
—Sonraki Bölüm—
‘Sanayi Mahallesi!’
Yasin Numan Yılmaz
Yorumlarınızı bekliyorum…