Görece söylemek gerekirse şarkılarımızın çoğunda eski tat, eski eskimezlik yok. (İstinasları ayrı tutuyorum çünkü malum, kaideyi bozacak güce sahip değiller.) Aksini düşünenler de yok değildir fakat bakıldığında da genelin görüşü benimle aynı paralelde. Kanımca bu durumun sebeplerini irdelemekte fayda var diye düşünüyorum çünkü bahsettiğim konu sanatın bir dalı ve bu durum bizi toplumsal bir çıkarıma götürebilir.
Eskimeyen ne kaldı ki şunun şurasında diye başlayabiliriz öyle sanıyorum ki. Ben açıkçası şarkılardaki bu değişimin sebebini direkt olarak toplumsal değişime bağlıyorum. Toplum olarak huylarımız, reflekslerimiz değişiyor büyük bir hızla. Buna sebep birçok şey gösterilebilir. Mesela daha dün çıkan ve bugün eskiyen teknolojik bir cihazı ele alabiliriz sanırım. Bu da bizi teknolojik gelişmenin reflekslerimiz üzerindeki etkisine götürür mesela. Neyse… Bahsettiğim gibi, toplumsal olarak yani insanlar olarak baya değiştik eskilere ve eskiye göre.
Eskiden bozulanın tamir edildiği yerde artık değişim yapılıyor tamir değil. Geçmişle kıyasladığımızda şöyle bir yere de varabiliriz. Eskiden eşya bozulduğunda tamir edilirmiş, şimdi bozulmayı bırakın biraz da olsa değişse insan, direkt değişime uğratılıyor arkadaşı veya sevgilisi tarafından. Düşünün insandan bahsediyorum insandan. Sabırlarımızı, empati duygumuzu yitirdik. Aceleciyiz ve tahammülümüz yok birbirimize karşı. Hata mı ettik, hemen değiştiriliyoruz meçhul yenimizle. İşte şarkılara da bu perspektiften baktığımda bu tarz bir çıkarım karşılıyor beni kapıda. Yani bu perspektif bana geçiciliğin geçerli olduğunu söylüyor gerçekçi bir bakış açısıyla.
Düşünsenize eşyaların sonuna kadar tamir edildiği zamanlarda toplumsal olarak insanların refleksleri (bireysel bazda yani) bizden çok farklıydı. Haliyle toplumun içinden gelen sanatçılar da(şarkıcılar) bu kültürden geliyorlardı ve çalışmalarını bu titizlikle yürütüyorlardı. Yani farkındaydılar ortaya eskimeyecek şarkılar koymak zorunda olduklarının. Çünkü insanlar şımarık değişimlere açık değillerdi ve gördüklerini ya da duyduklarının yıllara meydan okumasına aşinaydılar. Bu da doğru orantılı olarak eskimeyen, dillerden düşmeyen şarkıların piyasada olmasını doğuruyordu kendiliğinden. Oysa şimdi? Bırakın şunu, bunu ya da kaliteyi, unutulmayacak şarkıyı yaz mevsimini yaz mevsimini geçirebilecek şarkı yapanlar baya mutlu hallerinden. Dediğim gibi çok değil, üç aylık bir dinlenme zamanı alenen tatmin edebiliyor sanatçıyı.Burada tabii direkt olarak sanatçıya çatmak hata olur çünkü o da farkında ne kadar iyi eser yaparsa yapsın gereken değeri bulamayacak. Biliyor, biraz dinlenecek ve atılacak bir köşeye şarkı. Bu sebepten de çok mesai harcayıp kalitenin peşinde koşacağın, az mesai harcayıp kısa süreli başarını peşinden koşuyor. Malum artık çabuk sıkılıyoruz ve tahammülümüz de yok çıkarıveriyoruz hayatımızdan ister sanat olsun ister insan isterse de eşya.
Bu sebeplerden ötürü biraz da suç bizde mi diye düşünüyorum arada sırada. Onları 90’ların ikinci yarısından sonra ya da sonlarında diyelim, fısıldadık kulaklarına: ” Biz artık her şeyden çabuk sıkılmaya başladık ve bu böyle devam edecek, ona göre kısa vadeli şarkılara alıştırın bizi” dedik. Ve başardık, artık geçen yazın hit’leirini hatırlamıyoruz bile. Tebrikler hepimize.