Sahip olduğumuz her şey düşüncelerimizden ibarettir. Bir nesneye baktığınızda üzülmenimi, mutlu olmamızı, tiksinmemizi sağlayan da düşüncelerimizdir. O nesneye yüklediğimiz anlamlar bize duyguları yaşamamıza onlara bağlanmamıza ya da uzaklaşmamıza neden olur. Bunu bir kişi üzerinden düşünecek olursak aynı durum ortaya çıkmaz mı ? Bir insanı sevdiğimizde onu her gördüğümüzde aynı şeyleri hissederiz bir karşılığı yoktur genelde lakin işin içine başka olaylar girince yani sevdiğiniz insanın sizi üzen durumları ortaya çıkarması ve düşünceler eşliğinde sizi yıpratan durumlar sevgi ile üzüntü arasında kaldığınız zamandaki çöküntülerin de en temel sebebidir.
Bir diğer örnek cinayet olsun. Bizleri ne kadar derinden etkileyen öfkelendiren, üzen, tiksindiren bir durumdur değil mi ? Cinayeti işleyen bizim grubumuz için başkasını öldüren birisi olsaydı ne olacaktı ondan tiksinecek miydik, sinirlenecek miydik ? Hayır, onu daha çok sevecektik çünkü bizi korumuştu deriz. Dıştan baktığımızda aslında durumdan duruma değişebiliyor çünkü düşüncelerimiz sahip olduğumuz bedeni, inançları korumak için sapasağlam duruyor.
Sayısız durum örnek verilebilir ve bunları hayatımızın her noktasında bulabiliriz. Önemli olan şey doğru olanlar bizlerin arzusu doğrultusunda olanlar mıdır yoksa ahlaki olarak olması gerekenler midir ? Bunun da bir kesinliğinden söz edemeyiz elbette. Sevdiğiniz insan üzüyorsa sizi arzu ettiğiniz ayrılmak olabilir karşınızdaki yıkılacak zarar görebilecek diye ahlaki boyuttan bakmayıp kendi arzumuzu gerçekleştirmemize olanak sağlayabiliriz. Bununla beraber grubu için cinayet işleyen insanın ahlaki boyuttan bakıp böyle bir şey yapmaması da olağan kabul edilebilir. Önemli olan şey bizler için önemli olan düşüncelerin neler olduğunu keşfedip arzu ve ahlak arasında güzel bir denge kurarak karar vermektir.