Çok kızdılar bize, çok çıkıştılar. PKK = HDP dedik, hemen faşist olmakla suçlandık. Atatürk’ü ve değerlerini gerçekdışı düşlerle küçümsemek gözde, entel tavır oldu. Çünkü gerçeklere gözlerini kapamak kolaydı. Kolay olanı yaptılar. Oylarını emanet ettiler, doğu illerinin AKP’ye kayması sonucu hiyanetle karşılaştılar. ‘Seni Başkan Yaptırmayacağız!’ diyenler, bugün O’nu Başkan (!) yaptılar.
Halbuki sonuçlar ortadaydı. Araştırmalar, barışçıl protesto tekniğini uygulayan grupların hükümetler karşısında başarı kazanma oranını %46, şiddet yoluna başvuranların başarı şansını ise %20 olarak gösteriyor. [1] Diğer yandan, Demirtaş Abisi’nin militan olduğunu kendi sözleriyle doğruladı. Elbette bu durumu “Abim İŞİD’e karşı savaşıyor.” diye yorumlayarak duyurdu. [2] Peki, Demirtaş’ın Abisi İŞİD bölgede peydah olduktan sonra mı PKK saflarına katılmıştı? Aslında herkesin bildiği bir şey için daha fazla söz tüketmeye gerek yok. HDP, PKK’nın güdümünden bir türlü kurtulamadı ve bu durum John Lennon’ın sözlerini hatırlattı.
“Olay şiddet kullanımına dönüşmeye başladığı zaman sistemin oyununa geliyorsunuz demektir. Yerleşik düzen sizi kavgaya sokmak için kızdırmaya çalışacak, sakalınızı çekecek, yüzünüze fiske atacaktır. Çünkü, siz bir kere şiddete başvurduktan sonra sizle nasıl baş edeceklerini bilirler. Nasıl baş edeceklerini bilmedikleri tek şey, şiddet dışı eylemler ve mizahtır.”
Kısacası, PKK tekrar şiddete başvurunca,
AKP, HDP ile nasıl baş edeceğini bildi.
Kabul etmemiz gereken bir gerçek daha var: PKK gerçekten Kürt halkının kurtuluşuna samimiyetle mi yaklaşıyor? Yoksa, düzeni devam ettirmek isteyen bir eşkiya örgütü mü? Bu konuda fikir yürütebilmemiz için, yine tarihe bakmamız gerekir. İddia ediyorum ki, Mustafa Kemal ve arkadaşları kurtuluş hareketini yönetmeseydi, Türk toplumu belki de hâlâ PKK’nın Abdullah Öcalan önderliğinde sergilediği vur-kaç savaşını, Çerkez Ethem’ın yolundan gidenler ile Batı Anadolu’da veriyor olacaktı. Çünkü Çerkez Ethem’in ve onun eşkiya çevresinin işine gelen buydu. Süregelen savaş, Çerkez Ethem yandaşlarını besliyordu. Bu sebeplerden ötürü, Kürt siyasi karakterleri de kendi toprağının Çerkez Ethem’i haline gelen PKK kangreninden kurtulmanın acil çıkış yollarını aramalı.
Herkesin dillendirdiği gibi 1 Kasım sonuçları bize şunu gösterdi:
“MHP ve HDP tabanı AKP’ye geçmeye elverişli seçmen kitlesine ev sahipliği yapıyor.”
CHP’nin oy oranı değişmiyor, AKP’nin oyu artıyor, ama MHP ve HDP’nin oyu doğru orantılı bir şekilde azalıyor. Bu durumun başka bir açıklaması yok; elbette çalıntı oy iddialarını göz ardı edersek. Gerçi, AKP, CHP’yi çok sevdiği için mi onun oyunu hiç çalmadı?
MHP’nin oylarındaki düşüşü açıklamaya gerek bile duymuyorum. Her şeye ‘Hayır!’ diyen, zamanında Deniz Baykal’ın üstlenmiş olduğu şaibeli muhalefet başkanı rolüne bürünen Devlet Bahçeli bulunuyor. Yani, MHP’de handikap büyük. Ama HDP’deki düşüşü nasıl açıklayabiliriz? Daha iki hafta önce bir Kürt vatandaşımız sokaklarda sürüklendi, Ankara’da HDP’lilerin yoğunlukla katılım gösterdiği eylem bombalandı. Yaşanan daha bunca üzücü şeye rağmen, neden Doğu illerindeki vatandaşlar HDP yerine AKP dedi?
Sokaktaki vatandaş demek istiyorum ama operasyonların zulmünde sadece ekmek alabilmek için sokağa çıkabilen vatandaş fırın kuyruğunda şunu dedi: “Ya biz bu HDP olayına tümden destek olmadan önce, yıllar sonra ilk kez huzur gördük. Bu AKP’yi bir daha seçmezsek, bir daha o huzuru hiç göremeyeceğiz galiba. En iyisi oyumuzu yine AKP’ye verelim de, bu kışı rahat geçirelim.”
Yani, 1800’lerin başında Sicilya Adası’na hükmeden Mafiosi Ailesi gibi korku imparatorluğuyla bu topraklara hükmetti AKP.
Küçük bir politik tespit daha yapıp, yazıya son verelim:
“Solculuk Pac-Man oyunu gibidir. Çok fazla sola giderseniz, kendinizi bir anda en sağ uçta bulursunuz.”
HDP’nin başına gelen şey de budur işte. Halk tarafından orta yol partisi olarak tanınan partiler (AKP-CHP) yükseldi, milliyetçi tavrı yüksek olan partiler (MHP-HDP) düşürüldü. Olan yine yitip giden, sakat kalan onca cana oldu.
Sercan Leylek / OSLO
İletişim: facebook.com/PiriReisVeNostradamus/
Referanslar:
[1] Peaceful Protest?Slow And Steady?Is Winning The Race To Create Change, http://www.fastcoexist.com/3040831/world-changing-ideas/peaceful-protest-slow-and-steady-is-winning-the-race-to-create-change
[2] Demirtaş: “Abim dağda onuruyla savaşıyor.”, http://haberseyret.com/haber/15417/demirtas-abim-dagda-onuru-ile-savasiyor