Gün doğmadan neler doğar diye diye yaşadım bunca zaman, her yeni güne iyi başlayabilme umutlarıyla büyüdüm. Belki bugün her şey güzel olur diye kurduğum cümleleri, o günlerin akşamlarında lanet ede ede geri aldım, aldım ama yine o gece gün doğmadan neler doğar diyerek kapattım gözlerimi. Şikayet ede ede umut besledim ruhumda, nice ümitler büyüttüm gözlerimde o yüzdendir her ne kadar kızsam da umutlara, onlardan asla vazgeçmeyişim. Vazgeçmiyorum çünkü benim başka bir alternatifim yok eğer ben umudumu kaybedersem kendimi kaybederim, seni kaybederim, onu,bunu, şunu her şeyi herkesi kaybederim. En kötüsü de ne biliyor musun ? Ben en çok kaybetmekten korkuyorum ve biliyorum bir şeylerden korktukça güçleniyorum evet ama ben daha fazla güçlenmek istemiyorum, korkusuz belki de kendi halinde biri olarak yaşamaya devam etmek istiyorum. Mesela karanlık en büyük fobimdir benim, o kadar çok korkarım ki karanlıktan ne siz sorun ne de ben şiddetini anlatayım. İşte ben karanlıktan korka korka karanlıkla yaşamayı öğrendim, yaşamaktan korka korka yaşamayı, sevmekten korka korka sevmeyi öğrendim. En önemlisi de kaybetmekten korka korka kaybetmeyi iliklerime kadar öğrendim. Bir şeyler öğrenmenin ne denli önemli bir deneyim olduğunu elbette biliyorum fakat daha güzel öğrenme şekilleri de olabilir, korkarak öğrenmek nedir ? Ve tek temennim korkarak yaşamayınız, korkarak elde ettiğin her deneyim eksik bırakabilir, ben eksik kalıyorum siz kalmayın. Eksik kalmanın ne ağır bir bedel olduğunu öğrenmek nasip olmasın size. Şimdi benim yapamadığım şeyleri yapıp altınıza güzel asker yeşili bir pantolon, üzerine beyaz tül, deri yakası ve cebi olan bir gömlek.,topuklu bir ayakkabı fazla gösterişli olmamak şartıyla takılar ve dikkat çeken bir el çantanızla şık bir davete katılın, o davet sizin başlangıcınız olsun, tüm korkularınızı orada unutun haydi bakalım…