Gerçeği bulamıyor değilim de gerçeklikteki “doğru” yahut gerçeklikteki “gerçek” hangisi?
Hayata dair önemli seçimlerden birini yapma esnasında “hangi ben devam edecek”, “hangi ben ile devam edeceğim” diye düşünüp bir çeşit yapay seçilim gerçekleştirmiştim.
Sanki “insan kim olmak isterse o olabilir”di. Keza olabilir de, belki daha da çoğalarak.
Şimdilerde dert doğurmuyorum, dertlerimden ayrı kalınca özleyip sarmalamaya kalkışmıyorum. İçim bütünleşmeye varıyor, fakat şimdi beni doğurucak olsa annem, yapım ekinin hangi kombinasyonu nasıl gelecek bilemez.
Kaçım ben kaçızım? Bir’im. Bir kaça yakınsıyor dersiniz? Bir kaça yakınsıyor bu gerçeklikte?
“Sevmekten başkasını bilmeyen ben”i unutmuşum. Neresinden tutsam elimde kalıyor. Yaşamak istedikçe ben “sürü”leniyorum. Göçebe ruhuma tek başına yetemezsin, bir başına göç olmaz dedikçe yardımına bir parçası koşup ekleniyor. Belki kendimi yaraladım çok, şimdi sıkıntım olmasa dönüp bakıyorum sokaktaki çocuğa bakıyorum mendillerine..
Kimselere ilişmemek için içimde çoğalıyorum, oradan ayrılmamak isteği doğuyor içimde. Yoksa farkındayım gerçekliğin, hem de öyle farkındayım ki şimdi annem doğurmaya kalksa beni bilmem kaçız doğrurur..
Kimseler ilişmesin diye başka gerçeklikler kuruyordum, giderek yitse de farkındalığım farkındayım gerçekliğin. Hayata karışmak benim meselem değil derken hayata karışır oluyorum, gerçekliğin hangi bir ucunu yöresini hatrımda tutayım, tutacak olsam içinde barınamıyorum, şimdi annem doğurmaya kalksa beni bilmem kaçız doğrurur..
Gerçekliğe yeniden ilişince eğlenebilen, samimiyetle gülebilen, normalizasyonu sağlanmış “ben” e dönebildiğimde de çoğum. Zaman yettiremiyorum, işime devam edebilmek için zamanı saatin çarklarına başka bir düzenle değdiriyorum. Belki şimdi doğursa annem beni 20 gün daha beklerdi.
“Sevmek, ne uzun kelime”; bulutları, göğü, yaşamı yeniden sevmek.
Bu hayatın sürprizlerinden korkuyor, bilinmezliklerinden çekiniyor, bilmemeye sığınıyorum belki.
Belki bir daha doğursa annem beni suya doğururdu, ne oldu da çekildim toprağa “balık kız”dım ben, denizden yeni çıkan ağ kokusunu sevmedim belki başak başak tomurcuklanıp dökülüyorum.
Şimdi gitmeliyim, bu hesaba göre 5 çayı burada 2-3’e tekabül ediyor, becerebilirsem çaydanlık kızmadan yetişmeye çalışacağım.
İçimde görünmezlik pelerinimin eskidiğine dair bir his var.
Şimdi yeniden doğursa annem beni belki bir kitaplıkta unuturdu belki bir gemi seferinde, sahi ben kendimi bir piyano ezgisinde unutalı kaç yıl oldu, tohumum çıkamadı, gün ışığının rengi soldu. Kimileri yeşil kimileri pembe gördüğüm bu hayat karanlıkla doldu.
Şimdi yeniden doğursa beni annem, belki kahverenginin göğünde maviye doğururdu.
Hem bilmem bilmem kaçız doğrururdu..
Göğümde mavi ile annem belki beni 20 gün sonra, “bir” doğururdu. Bir kaça yakınsıyor dersiniz? Bir kaça yakınsıyor bu gerçeklikte?