Bir ağaç sulanmadığında, bir çiçek bakılmadığında, bir kaç hayvan acıkıp da yolunu gözlediği gelmediğinde, bir bardağa sahibi uzanmadığında hisseder bir ölümü.
Her şey hisseder yokluğu da bir insan hissetmez.
Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamanın doruklarında biriktirir, ertesi günün ertesi haftanın ertesi yılın planıyla oyalanır, zulüm eder birilerine, kızar kırar düşünmeden.
İnsan hissetmez, bilmez ölümü.
Neden sevdiklerimizle mutlu bir gün geçirmemize onca masiva engel olur?
Neden bir sevgi, bir sarılma, bir tebessüm esirgenir bir saati kalmış olacak insandan?
Neden kelimeler tüketilir konuşulmaz huzursuzluklar?
Gitmeden,
Her şey toprak olup,
Bitmeden.
Neden bir gün daha geri durur huzurdan?
Neden sevdiklerimize zulüm ederiz ertesi gün gidebileceklerini bildiğimiz halde?
Oysa ne büyük pişmanlıktır gidenin arkasından heybelerde biriktirilen “keşke”ler.
Keşke istediğini yapsaydım, keşke bir defa sarılsaydım, keşke bir defa gözlerine bakarak tebessüm etseydim, keşke bir defa onu gönlümün en derinlerinden gelen bir sevgiyle sevdiğimi söyleseydim, keşke kırmasaydım kalbini.
Toprak tamir edemez.
Toprak çürütür artık atmayan bir kalbi, toprak çürütür tebessümde eksik bir gülüşü, toprak çürütür can sahibiyken sarılamadığın bedeni.
Toprak çürütmeden gel çürüt şu içindeki dünya sevgisini de al sırtına ahiret sermayesini. Gel çürüt içindeki kini de sevdiklerine kızma, bağırma.
Keşke deme.
Bir saat,bir dakika,bir saniye yok.
Bitti.
Gitti yine onlarca kişi.
Sıra.
Bizde.
Vesselam
Bahriye Eldemir