– Serdar bekle herşeyi anlatacağım sana, ama şunu bil ki sen de seçildin artık.. Fakat şimdi bu organizasyona katılıp katılmaman için bir şey daha yapman gerekiyor..
– Ne yapmam gerekiyor Cemil ?
Cemil Merve’ye doğru döndü, belinden tabancasını çıkarıp Serdar’a uzattı;
– Serdar bu karşımda duran kadın bize ve bize destek verenlere ihanet etti !!
Serdar Merve’ye bakarak;
– Cemil sen emin misin ? Onu kim yetiştirdi ve neler yaptığını bilyor musun ?
– Biliyorum Serdar, ama kusura bakma ” yanlış yapılır ama ihanet edilmez”. Bu kadın bize ihanet etti. Şimdi onu sen mi vuracaksın yoksa kurşuna mı dizdireyim ?
– Cemil o benim eşim biliyorsun değil mi ? Bunu yapamam !!!
Merve konuşmanın arasına girdi;
– Bakın ben herşeyi açıklayabilirim.. Size ihanet etmedim ben !!
Cemil sert bir ses tonuyla konuştu;
– Evet sen hem bize hem de eşine ihanet ettin ayrıca.. O gece o rusla neler yaptığınızı biliyorum. Onunla beraberdin.
Serdar Merve’ye döndü;
– Merve bunlar doğru mu ?
– Serdar ben… Ben sadece bilgi almak için oradaydım.. Tamamen görev içindi.
– Neee !! Görev mörev bilmem ben, beni aldattın mı ?
Serdar Cemil’in elinden tabancayı kaptı ve Merve’ye doğrulttu;
– Merve ba..naa.. doğ-ruuu-yuu sööylee !!
– Serdar ben sadece bilgi almak için oradaydım. Sonra biraz vodka içtik, gerisi çok bulanıktı.. Özür dilerim..
– Merve herşeyi yap, vatana bile ihanet et umurumda olmazdı.. Ama..Ama bunu affedemem.. Seni çok seviyordum lan ben !! Benden daha fazla sevdiğin görevin bak şimdi seni, seni seven biri tarafından öldürtecek !!!
Cemil araya girdi;
– Serdar şimdi sen şahsi mi algılıyorsun olayı yoksa o kadar uğruna eğitim aldığın, benimsediğin şeyleri bir anda unuttun mu ? Kişiye ihanet edilir ama ideallere, göreve ve görev arkadaşlarına ihanet edilmez. Eğer sen bu kadını şimdi sana ihanet etti diye öldüreceksen ekip arkadaşlarım da seni öldürecek.
– Nedenmiş o Cemil ?
– O zaman sen kişileri herşeyin üstünde tutuyorsun demektir. Halbuki kişiler amaç için araçtır.. Bizlerin amaçları var ve bu amaçlar uğruna savaşıyoruz.. Sense kişileri amaç edinmişsin görevini, makam ve mevkiini araç olarak kullanıyorsun. Mednan beye ulaşmaya çalışıyorsun, sen kimsin Serdar ? Vatansever, korkusuz bir asker misin yoksa bizim bilmediğimiz başka hedeflerin ve bağlantıların mı var ?
O esnada James ve iki başka asker daha Cemil’in yanına geldi. Üç asker birden ellerindeki tüfekleri Serdar ve Merve’ye doğrulttu. Cemil konuşmasına devam etti;
– Şimdi Üsteğmen Serdar Yılmazz… Bir seçim yap veya itiraf et !! Merve’yi neden öldürmek istiyorsun ?? Eğer cevabından tatmin olmazsam seni öldürecekler ama Merve yaşayacak. En azından o ona verilen görev için herşeyi yapabilir, yaptı da, peki sen yapabilir misin ? Sen en sevdiklerinden vazgeçebilir misin, görev için herşeyi yapabilir misin, gerekirse anneni babanı vurabilir misin veya eşini ? Ve bunu yaparken acımasızca yaptığına, hem beni hem de kendini inandırabilir misin ?
– Cemil neler oluyor ? Az önce Merve’nin ihanet ettiğini söyledin şimdiyse ben mi suçlu oldum ?
– İşte sorunlardan ya da sorulardan biri de bu.. Sen benim doğru söyleyip söylemediğimi nereden biliyorsun ? Nasıl bu karara vardın ? Beni kaç yıldır tanıyorsun belki, ama neden güveniyorsun bana ? Sana duymak istediklerini söylediğimde doğru mu söylemiş oluyorum Serdar ? Neden herşeyi kişisel algılıyorsun ?
– Kişisel derken ?
– Bak dostum, rus komutanı kılığımdaki arkadaşım eşine asılır gibi yaptığında sinirlendin ve ortamı gerdin. Bu birinci yanlıştı, baskı altında her zaman soğukkanlı ol, bu gibi durumlarda en ufak bir hareketin bile ölümle sonuçlanabilir . Sonra bu sinirin benim ismimi ağzından kaçırmana sebep oldu böylece hepimizi açık ettin. Bu ikinci yanlıştı, eğer az önceki tiyatro gerçek olsaydı ölmüştük sayende. Ben sana eşinle ilgili birşeyler söyledim hemen bana inandın. Bu da üçüncü yanlıştı, hemen herşeye inanama şüphe et. Aldığın bilgi yüzde 99 doğru da olsa o yüzde birlik ihtimali asla göz ardı etme.. Bazen herşey senin gördüğünden farklı olabilir.. Sonuçta senin hayat arkadaşın o..
Serdar biraz sinirlendi, eli titriyordu. Merve’ye doğrulttuğu silahı bu sefer Cemil’e döndürdü;
– Peki Cemil şimdi ne yapayım ? Herşeyi boşverdim, bu tiyatroyu, bana verdiğin dersleri falan da.. Sen resmen eşime iftira attın !! Şimdi ben ne yapayım haa !!
Serdar tekrar tabancayı Merve’ye doğrulttu ve bağırdı;
– Merve Cemil’in dedikleri doğru mu ? Kaldın mı o rusla beraber !!!
– Serdar… Bak sakin ol anlatacağım herşeyi..
– Neyi anlatacaksın neyiii ?
– Aslında bu da bir denemeydi..
– Neyin denemesi Merveee !!! Siz beni çıldırtmak mı istiyorsunuz ???
Merve Cemil’e döndü;
– Cemil bey bu kadar yeter sanırım, yoksa ya sizi ya da beni vuracak bu manyak !!
Serdar araya girdi;
– Nedir yeter olan ? Siz ne iş çeviriyorsunuz böyle !!!
Cemil eliyle Serdar’ın tuttuğu tabancaya doğru uzandı ama Serdar geri çekildi;
– Dur Cemil ! Ciddi ciddi vururum sizi !! Bana neler oluyor anlatın hemen, şimdii !!
– Tamam Serdar anlatacağım ama önce elindeki tabancayı bırak..
Serdar elindeki tabancayı beline koydu, yolun kenarındaki bir taş parçasının üstüne oturdu.;
– Sizi dinliyorum..
Cemil konuşmaya başladı;
– Serdar seni kaç yıldır tanırım, belki son 3 senedir çok görüşemeyiz ama yaptıklarından haberim var. Zaten bir süre seninle aynı yerde kalmıştık. Sen zeki, dürüst ve karakterli bir adamsın. Teşkilata girdikten sonra gösterdiğin üstün yetenek ve başarı sayesinde teşkilatın Avrupa birimine atandın. Orada Alp Ateş Çaltılı’yla beraber Türk diplomatları öldüren ermeni terör örgütünü çökerttiniz, Alp Ateş sana iyi bir öğretmen oldu. Fakat bazı eksiklerin vardı hem operasyonel hem de psikolojik olarak. Bunların eksikliğini fark ettin ve gönüllü olarak devletinizin gayri resmi Afganistan operasyon birliğine katıldın. Tabii eşinin ne iş yaptığını, kimin yetiştirdiğini biliyordun. Aslında Merve senin aklına girdi afganistan işi için onu da biliyorum. Bizim birliğimiz olan ” Seçilmişler” e katılmak çok katılmak istediğinin haberini Merve hanım dayıma iletti. Dayım önce Alp Ateş’ten bilgi aldı, ondan sonra Merve’yle iletişime geçti. Merve senin aklına girdi, bir nevi kandırdı ki bunu herkese çok iyi yapıyormuş, ve sen de Merve’yle beraber buraya geldiniz. Burada senin gözünü çatışma olarak korkutacak bir durum olamaz, tecrübelisin bu konuda ama eğer iyi bir ajan olmak istiyorsan sadece şehirlerde yapmayacaksın bu işi. Burası çok tehlikeli bir yer dostum, operasyonel olarak buradan daha iyisini bulamazsın. Her an her tarafta muhbirler, eşkıyalar, askerler var. Bunların içinde yaşamayı ve göze batmamayı öğrenmen lazım. Dağlarda bazen kuzu bazen kurt olmayı bilmelisin ya da şehirde hiçkimse olmalısın. Baskı altında hem de çok yoğun baskı altında, heryer muhbir dolu, yaşamayı ve kimseye birşey belli etmeden işini yapmayı öğrenmelisin. Hiçbir zaman hiçbirşeyin kişisel olmamalı ve her zaman görev odaklı yaşamalısın. Biz ” Seçilmişler” in tek ve yegane amacı budur.. “Görev herşeyden önce gelir ” .
– Peki Cemil benden ne istiyorsunuz ?
– Aslında seni ” Seçilmişler”e alacaktık ama az önce olanlardan sonra biraz beklememiz gerek diye düşünüyorum. Dayımın seninle ilgili güzel düşünceleri var.
– Neden beklemeniz gerekmiş ?
– Biraz dengesizsin..
– Dengesiz mi ? Ne demek bu şimdi ?
– ” Kişisel ” algılıyorsun bazen..
– Cemil ” O ” benim eşim, tabii ki kişisel algılayacağım..
– İşte sorun da bu ! Gerekirse eşinden bile vazgeçeceksin, en çok sevdiğinden, tabii emin olunca. Sana bir görev verildiyse ve bu senin yakınların dahi olsa sen görevini tercih etmelisini hiç tereddütsüz.
– Ben bir insanım Cemil… İnsaf biraz !!!
– Bizler de insanız ve görevimiz diğer insanlara zulm edenleri zulmüne son vermek. Bu yüzden de insafsız olmamız lazım, tabii hak edene karşı.. Sen gerçekten ” Seçilmişler ” nedir ne iş yapar biliyor musun ? ” Gerçekten ” ?
– Benim bildiğim kadarıyla, daha doğrusu Alp Ateş’in anlattığı kadarıyla dünyadaki istihbarat servislerinin dahi yapmadığı pis işleri yapan özel bir istihbaratımsı teşkilat. Yapılanmanız çok gizli ve maddi gücünüz Mednan Bıçakcı’dan geliyor.
– Yanlış.. Çoğu yanlış bilgiler..Peki Alp Ateş olmasaydı sen bizi öğrenebilir miydin ?
– Hayır..
– Alp Ateş nerden biliyor ?
– Alp Ateş’ten bahsediyoruz Cemil, başka birinden değil..
– Tamam o zaman seni Alp Ateş’in yanına kim verdi ?
– Devlet ve teşkilat..
– Hmm anladımm.. Bu uzun bir konuşma olacak ama birazdan Asame Bin Maden’le görüşmemiz var. Ha bu arada aklıma gelmişken Serdar.. Neden buraya gazeteci kılığında geldiniz ikiniz de ?
– Görev icabı..
– Göreviniz nedir ?
– Ben hem Merve’nin güvenliğini sağlayacaktım hem de bilgi toplayacaktım..
– Merve görevini yapıyor ama sen topladın bilgi olarak ?
– Hiçbirşey.. Sen hani Merve’yi tanımıyordun, bence pek bir tanıyorsun gibi..
– Serdar ben Merve’yi hiç görmedim, sadece yaptığı bazı başarılı işlerden tanıyorum. Ha bir de dayımdan dolayı ki bunu sen de biliyorsun biraz. O gece Merve rusun falan yanına gitmedi. Sana dediği yere gitti gerçekten. Neyse şimdi gitmemiz lazım görev seni bekliyor..
– NE görevi Cemil ?
– E sen gazetecisin yaa !! Kampta Asame Bin Maden’le ropörtaj yapacağız..
– İkimiz mi ?
– Evet komutan, seni normal gazeteci olarak tanıtacağım. Bakalım Asame’yi kandırabilecek misin ?
– Peki kandıramazsam ne olur ?
– Kötü olur.
– Kötü derken Cemil ?
– Gidelim şimdi gecikiyoruz..
Cemil etrafındaki gruba ” toparlanın gidiyoruz ” diye bağırdı. Rus giyinimli ekip geldikleri gibi dağların arasında kayboldu. Cemil, Merve ve Serdar atlarına bindiler ve kampa doğru ilerlemeye başladılar. Serdar yolda giderken Merve’ye dönüp konuştu;
– İnsan hayat arkadaşına böyle yapar mı hiç ?
– Kötü birşey yapmadım ki, hatta istediğin bile olacak.
– Beni kandırdın ama..
– Biliyorum lakin senin iyiliğin için..
– Aman olmasın böyle iyilik !!
Serdar atını Merve’nin yanından Cemil’in yanına çekti ve CEmil’e seslendi;
– Cemil !
– Söyle komutan..
– Ya bana şu ” Seçilmişleri ” bir anlatasana da doğrusunu öğreneyim.
– Merve hanım anlatsın o zaman..
– Ben küsüm ona..
– Görevdeyiz küs de olsan şimdi ” kişisel”lik yapmanın sırası değil.
– Taktın sen de şu ” kişisel ” olayına..
– MErve hanıma sor ne soracaksan..
Merve araya girdi;
– Buyur sor Serdar bey ben anlatırım sana..
Bu esnada varacakları kampı gören Cemil ikisinin konuşmasını böldü;
– Millet geldik sayılır kamp görünüyor.. Biz önce gidip Serdar’la işimizi yapalım. Merve hanım, siz de bizim fotoğrafımızı çekeceksiniz. Unutmayın ikiniz de gazetecisiniz, ben söyleyene kadar hiçbirşey belli etmeyin. İşimiz bitince Asame’yi de alır öyle konuşuruz herşeyi. Eğer Serdar bu takıma katılacaksa ne var ne yok bilmeli. Ama şimdi biz işimize odaklanalım, yani gazetecilik oynayalım..
Cemil ve yanındakiler kampın girişine vardı. Kampın girişinde Asame Bin Maden Cemil’i karşıladı;
– Esselamün aleyküm dostum.. Bu ne hal böyle yine bukalemun gibisin.
– Aleyküm selam kardeşim Asame.. Biliyorsun böyle olmak zorunda..
– Biliyorum da bazen etrafımdakilerden senin yüzüne şüpheye düşüyorum. Kampa gelen gerillalardan tanıyamadığım olursa gidip saçlarını sakallarını çekiyorum sen misin değil misin diye. Vallahi dostum senin gibi kendini gizleyebilen birini daha görmedim.
– Teşekkür ederim dostum, bu arada tanıştırayım sizinle ropörtaj yapacak arkadaşlar. Türkiye’den geldiler, Serdar Yılmaz ve Merve Gül. Anadolu ajansından.
Asame sağ elini kalbinin üstüne doğru koydu ve başını eğerek selam verdi;
– Hoş geldiniz sefa getirdiniz.. Buyurun benim çadırıma geçelim.
Cemil araya girdi;
– Asame dostum 3 gündür yıkanmıyorum. Üstüm başım at pisliği. Ben bir temizlensem ?
– Ne demek Cemil, bizim için at boklarının içinde kaldın.
Cemil yavaş yavaş oradan uzaklaşırken Asame diğer ikisine yolu gösterdi;
– Buyurun böyle gidelim.. Siz gazeteciydiniz değil mi ?
ikisi birden;
– Evet, gazeteciyiz..
– Peki Cemil’i nereden tanıyorsunuz ?
(devamı gelecek bölümde)