3 Eylül saat 03:10. İstanbul Atatürk Havalimanı. İki tane özel jet peş peşe indi. Uçaklar Büyük Kral Emirliği’nden geliyordu. İlk uçaktan 8 kişi çıktı, ikinci uçaktan da 7 kişi. Yolcular gümrük işlemlerini tamamladıktan sonra kendilerini bekleyen kiralık araçlara bindi ve araçlar kalacakları Pera Hotel’e doğru yola çıktı..
3 Eylül saat 09:15… Cemil sevgilisi Merve’nin aramasıyla uyandı. Merve’nin sesinde biraz tedirginlik vardı ;
– Cemil uyandın mı sevgilim ?
– Uyandım uyandım, 10 dakikaya yanındayım.
– Cemil burada garip birşeyler oluyor zannedersem.
– Merve hayırdır ? Ne oluyor ?
– Aşağı çabuk gel anlatırım, bilmiyorum.. Belki de benim paranoyaklığımdır.
– Tamam geliyorum, 10 dakika sonra yanındayım.
Cemil telefonu kapattıktan sonra aceleyle yüzünü yıkadı. Aynada kendi silüetini izlerken dün geceki telefon görüşmelerini ve az önce Merve’yle konuşmasını düşündü. Kendi kendine ” Bu işin sonu nereye varacak acaba, belki de bırakmalıyım. Kimse zarar görsün istemiyorum. Yoo hayır, bu kadar yakınken vazgeçemem. Hepsi cezasını çekmeli, milyonlarca masumun kanları var ellerinde. Hele ki o adamın, şeytanın başı o. Kesinlikle cezasını çekmeli. Allah benim yanımda, o beni korur ” diye düşündü. yüzünü yıkadıktan sonra telefonuna bir mesaj geldi. Mesaj Nigel’dendi. ” Hala daha senin göndereceklerini bekliyorum !!! “. Nigel’e geri cevap yazmadı. Üstünü giyinip hemen lobiye inmek için odadan çıktı. Lobiye vardığında Merve kahve içiyordu. Yüzü biraz tedirgin gözüküyordu. Merve’nin yanına oturdu ve konuşmaya başladılar.
– Günaydın aşkım, nasılsın ?
– Cemil bak belki ben biraz paranoyağım ama sanki iki masa ilerimizde oturan üç kişi var, çaktırma sakın, beni izliyorlar gibime geldi.
– Nasıl yani ?
– Ben yarım saat önce buraya geldim. İlk geldiğimde pek dikkatimi çekmedi ama birkaç kez onları bana bakarken ve aynı anda telefonda konuşurken yakaladım. Hatta belli etmeden tam 10 dakika videoya çektim.
– Merve bir bakabilir miyim şu videoya ?
– Al işte bak.
Cemil videoyu izledi. Video kaydındakileri anımsar gibi oldu ama nereden olduğunu hatırlayamadı. Biraz sanki de Merve’yi izliyormuşlar gibi geldi ona da. Ama videodan maç sesleri geliyordu. Arkasına dönüp baktığında televizyonda maç özetleri gösteriliyordu. ” Belki de maç özetlerini izliyorladı. Merve biraz pimpirikli zaten, herhalde yanlış anladı ” diye düşündü.
– Canım sen yanlış anladın herhalde, adamlar maç özetlerini izliyorlar. Belki bahis falan oynamışlardır. Ne bileyim işte, bu kadar kendini korkutma.
– Cemil ben geldiğimde televizyon açık değildi ama..
– Hayatım bence sen yanlış anladın, hem nerden gördün açık olup olmadığını televizyonun ? Onlar da turist işte, tanımıyoruz. Bence sen biraz paranoyaklaştın, az oku o girdiğin komplo teorisi sitelerini.
– Off Cemil, tamam.
– Hadi hayatım gitmemiz gerek toplantıya geç kalıyorum.
Cemil ve sevgilisi lobiden ayrılıp hotelin dışına çıktı. İkisi hotelin önünde bekleyen bir taksiye bindi ve Cemil’in çalıştığı eski şirketin merkezinin bulunduğu yere gitmek için uzaklaştılar; Köşkler Mahallesi Çallıca Caddesi Zeytin Sokak No: 9
O esnada hotelin lobisinde Cemil ve sevgilisini gözetleyen adamlardan biri telefonuyla konuşuyordu;
– Evet efendim az önce çıktılar… Evet takipteyiz efendim…….. Ekip şu anda hazır talimatlarınızı bekliyor….Hayır efendim, Fransız’dan bir şey çıkmadı daha… Oradaki ekibimiz de hazır. Eğer o Fransız’a birşey gönderilirse haberimiz kesin olur ve harekete geçeriz ama şu anda bir sey yok efendim….Anlaşıldı efendim…
Adam telefonu kapattı ve yanındakilere el işaretiyle ” gidiyoruz ” emrini verdi. Hotelin önünde iki siyah araba beklemekteydi. Biri 6 kişilik bir Mercedes Vito, diğeri de son model lüks bir Mercedes S 400. Hotelden çıkan üç adam öndeki S 400’e bindiler ve iki araç birden oradan uzaklaştı.
Cemil taksideyken telefonuna çalıştığı gazetenin uluslar arası ilişkiler editörü James Hunt’dan bir mesaj geldi; ” Büyük güne hazır mısın ? ” Cemil hemen geri cevap yazdı ; ” Evet hem de nasıl 🙂 Herkes hak ettiğini bulacak İnşallah “. Geri hemen cevap geldi , ” Tamam Cemil seni bekliyorum. Dikkatli ol “. Merve bu arada Cemil’in mesajlaştığını gördü ve sordu;
– Yine ikinci sevgilinle mi yazışıyorsun ?
– Evet Merve, o benim ikinci sevgilim…
– Off Cemil, ben bu adama bir türlü ısınamadım. Bu eski ajanlar hatta tüm bu istihbarat işleri falan hiç sevmiyorum, tehlikeli şeyler, yani en azından filmlerde birileri ölüyor hep. Sen ne buluyorsun bu türlü şeylerde? Ömrün bunların arasında geçti, başına gelmeyen kalmadı ama sen hala bu işlerle uğraşıyorsun.
– Tamam aşkım, bak bugün bu işimi halledeyim sana söz veriyorum tatile çıkacağız.
– Sana inanmıyorum ama neyse.. Ha bir de bugünkü toplantı neyin nesi ? Apar topar Amerika’dan gelmeni gerektirecek kadar önemli mi bu ?
– Evet önemli gerçekten. Eski çalıştığım şirketimden ilişkimi kesip hesaplaşmak zorundayım. Çok uluslu bir şirket olduğu için Amerika’da çalışmam ve sigortalarımın tam yatırılabilmesi için bir kağıt almam gerekiyor. Hem eski müdürümü de ziyaret etmem lazım. Şirkette birşeyler dönüyor, onu bu konuda uyarmalıyım. Sonuçta bana çok yardımcı oldu bu benim boynumun borcu.
– Tamam Cemil ben senin işlerine karışmıyorum. Sadece beni ihmal etme yeter.
– Seni çok seviyorum Merve, bunu biliyorsun değil mi ?
– Evet biliyorum… Benden birşey saklamazsın değil mi ?
– Hayır kesinlikle.
Cemil aslında çok şey saklıyordu Merve’den. Saklaması gerektiğini düşünüyordu. Onu zarar görmemesi için bu işlere karıştırmak istemiyordu. Bu düşünceler içerisindeyken taksi gideceği şirketin önüne geldi. İkisi aradan indi. Cemil telefonundan son bir mesaj attı James’e. ” Ben içeri giriyorum. Çıktığımda sana haber veririm. Telefonumu Merve’ye bırakacağım “. Hemen geri cevap geldi. ” Saatinin ses kaydını açmayı unutma ve telefonunla eşleştir “. Cemil gelen mesajı okuduktan sonra binanın önünde durdu, biraz binayı seyretti ve içinden dua etti.. ” Allah’ım beni koru ve bana yardımcı ol “. Sonra Merve’ye döndü ve aralarında şu konuşma geçti;
– Aşkım ben içeri giriyorum, al telefonum sende kalsın. Beni burada bekle. Beni ararlarsa toplantıda olduğumu ve geri dönüş yapacağımı söylersin.
– Ama neden telefonunu bana bırakıyorsun ki, hem ben neden içeri giremiyorum ?
– Aşkım bak ilk eşimin kocası burada çalışıyor. Seni görmesini istemiyorum. Ayrıca gireceğim toplantı ve konuşacaklarım özel. Kağıdı alırım ama konuşacağım yer özel bir yer. Telefona izin vermiyorlar. Hem biri ararda bakamazsam kabalık olur. Sen benim yerime bakarsın ve toplantıda olduğum söylersin. Ha bir de eğer işim uzarsa, hani 1 saatten fazla kalırsam, gazeteden James’i ara ve ona yazıyı göndereceğimi söyle. O anlar.
– Cemil bak bu işte bir bit yeniği yok değil mi ?
– Hayır aşkım, merak etme. 1 saate kadar buradayım. Seni seviyorum.
Cemil Merve’ye sarıldı ve onu öptü. Sonra yavaş adımlarla şirketin kapısına doğru yürüdü. Kapıdaki görevliyle selamlaştı ve içeri girdi. Kapıdaki görevli Cemil geçtikten sonra yakasındaki mikrofona birşeyler söyledi; ” Gazeteci içeri girdi. Tamam”. Merve o esnada Cemil’in arkasından bakıyordu. İçinde kötü bir his vardı. Sanki Cemil ondan birşeyler saklıyordu, telefonunu ona bırakmasından şüphelenmişti. Bunda haklıydı çünkü o bilmese de Cemil’i son görüşüydü. O esnada şirketin bulunduğu sokağa iki siyah araç girdi, biri Mercedes Vito biri de Mercedes s 400. Bu iki araç şirketin yan girişine doğru yöneldi ve park yerine girdi. Araçlardan bazı adamlar indi. Başlarındaki adam yine telefonla konuşuyordu;
– Evet efendim şu anda içeriye giriş yaptık. Cemil Çatalcı’da az önce binaya girdi. Ne yapmamızı emredersiniz efendim ?……. Tamam anlaşıldı efendim.
Adam telefonu kapattı. Yanındakilerden 2 kişi daha alarak binanın yangın çıkışından içeri girdiler. Diğerleriyse park yerinde bekliyorlardı.
2 comments
Güzel olmuş, tebrikler.
teşekkür ederim, biraz geç yazdım ama çalıştığım işten dolayı geç çıkıyorum. Değerlendirmeniz için teşekkür ederim.