Talihsizliğimiz, zamana düşen varoluşumuzun tamamının önemli bir parçasını zamandan düşürür, bizi, içselliğimize özgül bir hamleyle devirir. Eğer biz, talihsizliğimizi kısmetsizlik veya nasip yoksunu olarak değil de, normal bir norm olarak görürsek, yani, farkındalığımızın boynundan tutup, onu azıtan arzularımızın himayesinden alıkoyabilirsek, talihsizliğimizin canını almış oluruz. Bunu yapabildiğimizde, talihsizlik denen o bize konmayan ya da bizim olmadığımız şey, olmuşluğumuzu kabul etmenin etkisinde yokluğa gömülür, böylece, bireysel özyapımız kendi ayakları üzerinde dikilerek meydana gelir, bu konudaki zihinsel eğitimimiz kendini tamamlamış olur.