“… İstikbal göklerdedir; çünkü göklerini koruyamayan milletler yarınlarından asla emin olamazlar… Her işte olduğu gibi havacılıkta da en yüksek seviyede, gökte seni bekleyen yerini az zamanda dolduracaksın.
Ey Türk Genci! Kısa zamanda gökte seni bekleyen yerini alacaksın.”
15 Mayıs 1925
Türk Tayyare Cemiyeti (THK) Açılış Konuşması
-Mustafa Kemal Atatürk
İnsanoğlunun ayaklarının yerden kesilmesi ile başlayan havacılık yarışları kıtalararası ve ülkeler arasında kıyasıya bir rekabeti de ateşlemiştir. Türk havacılık tarihinde ilk adımlar ise, Havadan ağır, kontrol edilebilir ilk motorlu uçuşun gerçekleşmesinden 7 yıl sonra başlamıştır.
Paris’te 10 Haziran 1910 tarihinde tertiplenen Paris Uluslararası Hava Konferansı’na Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa’nın isteği üzerine Binbaşı Ali Fethi Okyar ve Mustafa Kemal katılmıştır. Konferans kapsamında Uçakların İlk Defa Kullanıldığı Tatbikata kurucu liderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün tanıklık etmesi, Cumhuriyet dönemindeki havacılık atılımlarının üzerine fikirlerinin temelini oluşturan başat etkenlerden biri olmuştur.
Yeni Dönem Türk Havacılığı
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmasından sonra havacılık üzerine çalışmalar hiç vakit kaybetmeksizin 13 Haziran 1920 tarihinde Harbiye Dairesine bağlı olarak ‘’Hava Kuvvetleri Şubesi’’ kurulmuştur. Bütün bu yokluklar içerisinde Hava Kuvvetleri, verilen görevleri liyakat ile yerine getirmiştir. Ancak bundan daha da önemlisi, hava gücünün gelecek savaşlarda sonucu belirleyecek en önemli güç olduğu fikri gelişmiştir.
Atatürk 1925 yılında ‘’Türk Tayyare Cemiyeti’ni kurmuş ve her fırsatta havacılığın önemini vurgulamıştır. Birinci dünya savaşı sonrasında gelişmiş ülkeler, ellerinde kalan uçakları geri kalmış ülkelere satmaya başlamıştır. Atatürk ‘’Eskimiş teknolojileri değil, en yeni teknolojiyi getirmezsek yabancı ülkelere bağımlı olmaktan kurtulamayız’’ sözleri ile bağımsızlığın temel koşulunun üretim olduğunu vurgulamıştır.
Vecihi Hürkuş
Vecihi Hürkuş gençliğinden itibaren havacılığa büyük bir tutku ile bağlanmış ve ömrünün sonuna kadar bu tutku uğruna büyük bedeller ödemiştir. Türk Havacılığı’nın en önemli isimlerinden biri olan Hürkuş, 21 Nisan 1932’de ‘’Türk Sivil Havacılık Okulu’’nu açarak amaçladığı Türk gençliğini havacılığa özendirmek hedefi doğrultusunda tayyareci kuşaklar yetiştirerek Türkiye Cumhuriyeti Hava Ordusu’nun yedek gücü olmak yolunda büyük başarılar elde etmiştir. 1933 yılında kendisinin tasarlamış olduğu projelerini, VECİHİ-14, VECİHİ-15 ve VECİHİ-16 tipindeki uçakları öğrencileri ile birlikte imal etti.
Hürkuş’un azim ve kararlılığı bunlarla da sınırlı kalmamıştır. THK, 1937 yılında Hürkuş’u Almanya’ya mühendislik tahsili için göndermiş ve 4 yıllık lisans programı 2 yılda bitirmiştir. Bu kadar kısa sürede mühendis olunmaz diyerek Bayındırlık Bakanlığı tarafından diploması onaylanmamıştır. Ancak danıştay kararı ile diploması tasdik edilmiştir.
Bu mücadele, azim ve doğuştan havacı ruhlu kahraman insan Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 3 defa en üst düzey madalya ile onurlandırılmıştır.
Nuri Demirağ
Nuri Demirağ, yeni kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti’nin her açıdan en zorlu dönemlerini yaşadığı vakit büyük girişimleri ile başta havacılık sanayii olmak üzere birçok üretim atılımının öncüsü konumunda yer almıştır. Eskimiş teknolojiler yerine yeni teknolojilerin üretilmesi şiarı ile Mustafa Kemal’in öncülüğünde 1926 yılında Kayseri Tayyare Fabrikasını dünyanın o zamana kadar en gelişmiş teknolojisi ile kurulmasını sağlamıştır. Daha sonra 1941 yılında Etimesgut Tayyare Fabrikası kurulmuş, 1950 Yılına THK-1’den THK-16’ya kadar özgün projelerle planör ve uçaklar imal edilmiştir. Aynı proje kapsamında 1948’de THK Gazi Uçak Fabrikası, 1950’de Ankara Üniversitesi Rüzgar Tüneli kurulmuştur.
Nuri Demirağ’ın kendi fabrikasında ürettiği NUD-36 ve NUD-38 uçakları dünya standartlarının üzerinde olan projelerdir.
Yaşamı boyunca Gençliği havacılığa teşvik edip kendi projesi olan ‘’Gök Okulu’’nda 290 pilot yetiştirmiştir.
1945 sonrası büyük bir değişime uğrayan Türkiye, 1925 yılında temelleri atılan uçak fabrikalarımız 1950 yılında Kayseri Kimya Endüstrisi Kurumu’na devredilerek yön değiştirmiş ve daha sonra kapatılmıştır.
Uçaklarımızın ve motorlarının milli sanayiye dayandırılmasının önemi uzun süre askıya alınmış ve 1964 yılında ABD Başkanı Johnson tarafından Türkiye’ye NATO silahlarının Kıbrıs’ta kullanılmasını yasaklayan kesin uyarı niteliğindeki mektubu ile bir defa acı şekilde kendini göstermiştir. Oysa Mustafa Kemal 1922 yılında TBMM’deki konuşmasında bu durumu net bir şekilde açıklamıştır:
‘’Artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi bir takım zihniyetler belirdi. Halbuki hangi istiklal vardır ki, ecnebilerin nasihatleriyle, planlarıyla yükselebilsin… Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir’’
Günümüz Türkiye’sinde Milli Savunma ve Havacılık Sanayii
Türkiye Cumhuriyeti, geçmişinden çıkardığı acı tecrübeler neticesi ile bugün yeniden üretimin zorunluğunu kavramıştır ve üretime yönelik atılımlarını şimdi daha kararlı bir biçimde alıp üreten Türkiye yolunda büyük adımlar atmaktadır.
Mustafa Kemal Atatürk’ün o zamanlar pek kavrayamadığımız İstikbal Göklerdedir ilkesini şimdi geçmişin tecrübeleri ile daha önemle kavrıyoruz. Üretime yönelik girişimleri destekleyen politikalar Türkiye’nin Tam Bağımsızlık yolunda emin adımlar atmasını sağlıyor.
Bugün milli hava araçlarımızı üreten mühendislerimizin, girişimcilerimizin gözlerinde Vecihi Hürkuş’un, Nuri Demirağ’ın, Sabiha Gökçen’in, Fesa Evrensev’in, Binbaşı Mehmet Fazıl’ın ve nicelerinin bakışlarındaki inanca tanıklık etmekteyiz.
İçerden ve dışardan türlü düşmanlar tarafından kuşatılmış ülkemiz, bugün zincirlerinden kurtulmanın koşulu milli üretim olduğu gerçeğini kavramıştır. Bugün ‘’Gerçekten Demokratik ve Tam Bağımsız Türkiye’’ idealinin koşulu üretimdir. Emperyalizme ve onun işbirlikçilerine karşı mücadele edebilmenin en önemli koşulu milli üretim alanında yeni adımlar atıp, üretimin kapsamını genişletmektir.
TB2, Mini İHA, T129-ATAK, ANKA S, DİHA, AKINCI ve gerek silahlı gerekse silahsız tüm hava araçları ve savunma sistemleri üretimleri ile ülkemizin bu şartlarda tavrını net bir şekilde görebiliyoruz.
Bu kapsamda ülkemizin genç girişimcilerinden olan Selçuk Bayraktar, modern havacılık sanayii üzerine yaptığı çalışmaları ‘’Akamete uğrayan üretimin devamı’’ olarak nitelendirmektedir. Bu atılım 90 yıl önce milli girişim ataklarının öncülüğünü üstlenmiş Nuri Demirağların ruhunu 21. Yüzyıla taşımıştır.
Tüm bu çalışmaların akabinde en önemli husus Türk Gençliği’ni havacılağa özendirmek ve göklerdeki sayımızı her zamankinden daha fazlasına çıkarabilmektir. 21. Yüzyılda milletlerin göklerdeki varlığı, karadaki varlığının teminatı haline gelmiştir. Bu nedenle yapılan bu atılımlara tüm yurttaşların destek vermesi havacılık alanındaki yeni gelişmelerin devamlılığının teminatı olacaktır. Bu sebepten yıllar önce havacılıktaki kaybettiğimiz varlığımızı yeniden koruma şansı doğduğunun bilincine vararak ülkemizde yapılan her milli atılımın arkasında durmamız çok önemlidir.
Türk Genci, göklerde onu bekleyen yerini almıştır ve en kısa sürede önüne çıkabilecek tüm engelleri aşmada Hürkuş gibi kararlı ve emin adımlar atacaktır.
-YAŞASIN TÜRK TAYYARECİLİĞİ-