Rüya olmasın. Gerçekliğine bile katlanabilirim fakat… Düşününce hepsinin zahiri olması o kadar acı veriyor ki… Her ne olursa olsun ben uzaktan da devam ederim. Fark ettirmeden, hissettirmeden. Yalnızca uzaktan. Gökyüzünde uçarken bulutlara çarpmamak gibi bir şey senden uzak kalmak. Olsun… ben bulutlar arasından kayıp giderim. Ama ya bulutlar bana değerse? Ya beni kendine çekerse? İşte o zaman güneşe doğru açarım kanatlarımı. İşte o zaman durmadan haykırırım sonbahara artık bittiğine dair. Haykırırım… Dolaşırım pasajlarda. Elimde gitarım, kalbimde sen ve dudaklarımda şarkıların. Ellerim belki tellerden kayıp bulur seni. Belki duygularımı çalarım bir gün. Belki karşılaşırız bir yerde. O zaman gözlerinin içine bakarım uzun uzun. Sonra sen giderken tutarım ellerinden. Sadece hafif bir tebessüm her şeyi anlatmaya yetecek kadar. Tekrar, tekrar… Bulutlar, sen ve gitarım. Sonsuzluğa doğru yolculuk. Uzun bir mavilik. Maviliğin arasından parıldayan gözlerin, beyaz bulutları yararak yol alan ellerin, durmadan devam eden kuşları kendine çeken sesin. Saatlerin tik taklarına yansıyan gözyaşlarım. Durmadan ağlayışıma rağmen senin gülüşlerin, kalbimi parçalayacak gibi olan dudakların, buluttan bile hafif ellerin ve ben… Ne kadar gözlerinin dışında kalsam da içinden çıkmayacak olan ben.
İncinur Karakoç