Yıkılmış duyguların,kırık saç uçları kadar değersiz bir dönem,kalbimizin ritmi kadar değersiz olduğumuzu hissettiren,değerli şarkılar,mahalleden gelen çocuk seslerinden rahatsız olan bir teyze,son ses evlilik programının sesinden rahatsız olmayan hassas kulaklar, tüm bunların sahibi insanlar yani bizler nasıl,boş bakılır ve değersiz şeylerin değerli olduğunu,düşünerek önemli hayatları önemsiz bir biçime sokar olduk ve kadınlar saçlarını hangi tarafa atarsam daha güzel olur diye düşünmekten, güzelim şeyleri attığı saçın arkasında bırakır oldu, erkekler hep böyle başka kadınlara bakarken aslında,kaçırdıkları hayatlarına giren gerçek kadınlardı, bir ağaca vurulan balta binlerce nefesi kesmişti ama hiç kimse kesilen binlerce nefes için sokağa çıkmadı,kesilen bir tırnak için dünyayı yakan kadınlar binlerce nefese sessiz kalmıştı,kırılan saç için kalp kıran kırana velhasıl atılamayan gol için küfür eden erkek,giden sevgilisine kal diyemedi,duygular hep saçı hangi tarafa attığımız ile alakalı oldu, kırık saç uçlarımızda, jöleli saçlarda,kılsız kollarda oldu, çiçekler beynimiz de açamazken,olmamış gülü dalından koparıp af diledik sevgiliden,ama kesilen binlerce nefes için,kimseden af dilemedik,en çok da nefesi kesilen çocuklardan,gülü koparılan daldan,kırık saçlardan ve cesareti olmayan ahkam kesen beylerden,en önemlisi mahalleden aşağı koşan umutlardan af dileyemedik, diletmediler, olsun varsın saçım bu sabah da sol tarafa atık olsun, nefesim kesilse de olur,umut doğmasa da olur,ritimsiz bir şarkı çalar radyoda ve biz sadece çocuk seslerinden rahatsız oluruz,umut ritmi bozmuş ise hangi şarkı düzeltir bu ritmi? Hangi ağaç verir o nefesi? Hangi çocuk ses yapar artık, televizyon sesi açık olduğu süre? 21.yy’da,duygularımız sahipsiz,biz ritimsiz, doğa ağaçsız,çocuk sessiz,umut nefessiz kalmıştı.