Salıncaktaydım yanlış prens gitmişti ve hüzün yıldızlarından çocuk derdi çalıyordum. O yanımdayken onu çok sevdiğimi anlamasın diye ona çok şahane nefretler hediye ederdim kalbimden. O da bilirdi kamufle nefretlerimin sevgi sunumundan hallice olduğunu…
Öylece bakıyordum yokluğuna, gecenin karanlığında dertleştiğim o yıldızlar artık gülmüyordu. “O gitti ya ondan böyle…” demişti biri. Salıncakta salladığım çocuk derdim çok büyüktü benim için. Çocukluk aşkımı tadıyordum ve tadı bazen çikolata en çok çilekli dondurma bazı bazı da acılı cips gibi geliyordu. Kalbim travmalar kaydırağından kayarken o an yaşadığım acıyı keşfe çıkmış saflığımla aşkın aşk olduğunu dahi bilmiyordum.
Çocukluğumdan rüzgarlar estirirdi saçım yerine kaçık duygularım… Hep de ona eserdi bilmem ki şimdi onu neden hatırladım… Belki de yine bir yaz günü olduğu için dondurmayı özlemişim gibi özledim onu…
Dokunduğum teninde çocuk şarkıları çalınırdı, saçlarını bozardım ve bu bana kalbini açıp yapboz oynayıp kendimi dağıtmışım gibi bir his verirdi. Bir gün elimi tuttu, o benden yaşça büyük ve çokça büyük bir kalbe sahipti. Elimde titreşen yağmur bereketli hayallerim o benim elimi bırakıp gerçek eşine gittiğinde yağmurun bereketinden nasibini alıp sellere kapılıp gitti…
Çocuk derdimin külliyen yalan sefiliydim. Büyüdükçe ve kalbimdeki yosunlara takıldıkça keşfettim, ben ona sevgi sulu âşıktım. Sulu kar misali… Bir var bir yoktu ya hani; hayalimdekini o sanışım ve gerçek olmasını beklediğimdi ya hani…
Aradan böylece yıllar geçti. O bir başka yolun karşısında eşinin elini tuttu, ben yaya geçidinde kalemimle tüten sonbahar telaşlı çocukluğumu yeniden yalnızca satırlarımda doğurdum.
Çocukluktu ya hani… Çocuktan gelircesine hep çoktu. Bilyelerim, barbie bebeklerim en çok da onun yanındayken hızlıca atan kalbimdi o benim. Sonra durdu…
Önce kalbim, sonra zaman, en sonunda da acı biberli acılarım… O bir başkasıyla dünyaevine girip dünyamın tek odalı kalbini kiraya verip mesut oldu.
Aşk bir kül rengi yalnızlıktı, yalın ve özgür bir çığırıştı. Şimdi sakıncalı salıncağımın ben sallanırken çıkardığı sese tutulsun, o salıncak gibi kalbimde de bir boşluk…
Bir yaz günüydü ya hani; hayat kış’ı sevince mevsimi bitti harabeliğimin viran ruhumun sönmüş ışıkları devraldı onun yağmurlarını… Üç kere evet demiş gibi sevdiğine, üç kere unuttum seni demek gibi düştü kalemimden içime demlenen heceler…
Dilara AKSOY