Unutmak dalgalar gibi alır, götürür ; kalbine yazdıklarını,zihninin en kuytu köşelerine sakladıklarını…Hatırlamak kadar unutmak da bir armağandır insana.Acılar,kayıplar,yenilgiler,hatalar,hatırlanıldığında kafanızı kuma gömmek isteyeceğinız utanç verici durumlar,sözler,kıyafetler,işler,arkadaşlar,partiler,dedikoduyla yıpratılan bedenler…Unutamasaydı nasıl yaşardı ,nasıl devam ederdi ademoğulları ,havvakızları ilk insanı gömdükten sonra hatırlasana…
Unutmak çöl misali: ayak izlerin benliğin,anıların gibi rüzgarlara teslim istersen.Çok canın yanarsa kapat gözlerini estir en çetin rüzgarlarını ,bırak kum fırtınan silsin evlatlık edindiğin anılarını.Dinince rüzgar, yürü usulca yeni ,sevebilceğin anılar bırak ayaklarınla.
Unutmak benim lügatımda yağmurdur.Bilirsin severim yağmurları hele sokakta sırılsıklam toprak kokularıyla dolaşmayı.Sert ama bir o kadar usul usul yağar benim mevsimimde yağmurlar.Islanırım seni ilk gördüğüm zaman gibi,kokunu taşır rüzgarlar ki hala taşıyorlar .Yağmur diner yine burcu burcu sen ..Artık istenmeyen sen…Ruhumun en mahremi ,yağmur taneleri kadar saf bedenimin katili ,İlk sevdam ,ilk aşkım,ilk öpücüğüm,ilk gülücüğüm,senden önce yabancılara değmeyen tenimin sahibi,ilk yalanım, ilk kavgam,ilk nefretim,ilk gözyaşım,ilk acım, ilk kaybım ilk sadakatim…Belki de sadakatimdendir hala uslanmadan sana unutulması en zorlarımı sunuyorum. ilklerimin efendisi sana bir ilk olarak son olmayı bahşediyorum.Her şeyi unuttum ama geri dönemeyişini,artık gelemeyişini,beni terkedişini unutamıyorum.Unutmak ölüme benzer şimdilerde unutmak için yanına geliyorum.
Ey ölüm sen onu alırken beni unuttun.Yakışmaz sana unutmak şayet unutulmuş ve unutuluşlarla beslenirsin sen,bilirim.. gel ve kurtuluşum ol ,unuttur benliğimi bedenime ,kavuştur beni artık azabımın meyvesine.