İki gündür saat beş gibi yatıp okul için yedi buçukta kalkıyordum. Başım şiddetli şekilde ağrımaya başlayınca (majezik içmeme rağmen ağrı kesilmedi, siz düşünün) bir sıfırlama gerekli dedim bu zihne. Yazılarımı okuyanlar beni nelerin sakinleştirdiğini az çok bilir. Ben de normal olarak buraya geldim, yazmaya, dökmeye… Belki içimdekileri dökerim belki de gözyaşlarımı orası belli olmaz.
“Bi çaresi bulunur elbet yeniden yaşamanın.” Bu şarkı nedense bana yüzyıllardır dünyada bir yerlerde zulüm gören insanları hatırlattı. Evet, evet insanları… Bizden daha çok insan olabilen insanları. Bu şarkıyı hep kendi sorunlarım başımı ağrıtırken dinlerdim. Bugün farklı bir bakış açısıyla dinledim, savaşın ortasında kalmış, yeniden yaşamanın çaresini arayan minik bir çocuğun yüreğiyle dinledim.
Sonuç ne mi? Sonuç hepimiz yok olmayı hak ediyoruz. Acı çekmeyi, cezalandırılmayı hak ediyoruz. Her birimiz, bunu okuyan, okumayan herkes, tüm insanlar… Hiç kimse kendini akıllı sanıp ” ben yardım ediyorum, şunu bunu yapıyorum.” demesin. Hepimiz birbirimizden sorumluyuz. Çünkü biz bu fıtratta yaratıldık. Dünyanın öbür ucunda ölen bir çiçekten sorumluyken birbirimizden sorumlu olduğumuzu inkâr edecek kadar düşmemişsinizdir umarım.
Ben bu yazıyı yazarken bile birileri bir yerlerde bizi bekliyor. Bizim onların elini tutmamızı bekliyor. Tekrar yaşamanın çaresini bekliyorlar. Bizse hâlâ kendi sorunlarımızın içinde debelenip duruyoruz. Battıkça batıyoruz ve gün geldiğinde kendi bataklığımızda geberip gideceğiz.
Teklif sunuyorum size efendiler. Bu gece size bir teklif sunuyorum. Ne dersiniz? Yarın da dün ve dünden öncekiler gibi mi olacak, yine kendi bataklığınızda çırpınırken daha çok mu batacaksınız yoksa birilerinin umudu olma potansiyeline sahip olduğunuzu hatırlayıp çıkacak mısınız o bataklıktan? Bataklıktan çıkıp bulacak mısınız yeniden yaşamanın çaresini? Bulun efendiler, bulun. Eğer bulamazsak çaresini yeniden yaşamanın gün geldiğinde o bataklığa hasret kalacağız, öyle yanacak canımız, öyle yanacağız ısınmak için yaktığımız ateşte.
Belki saat geç oldu bunun için ama nolur birilerine onu sevdiğinizi söyleyin. Yalnız olmadığını belirtin. Belki alışmıştır bu sözleri duymaya, tıkamıştır kulaklarını bu laflara. Ama olsun. Siz kulaklarına değil, ruhuna söyleyin bunu. Çünkü gerçekleri ne gözler görür ne kulaklar duyar. Gerçekler içtedir, ruhta. Ruhları sevin. Pişman olmayacaksınız.Dünyadaki zulmü durdurmak istiyorsak önce yanımızdakilere umut olalım. Sizleri çok seviyorum. Zaten bu yazımı okuyabiliyorsanız sizi çok seviyorumdur. Mutlu olun 🍷