Bitti. Zaman saniyelerinin bir bir damlatırken ömrüme, taştı artık gönül havuzum. İçime sığamayacak kadarsın artık. Biliyorum… Sana veda etmek her zaman zor oldu benim için. Her defasında ardımda sen bırakarak, eve döndüğüm günleri unutamadım. Ama artık vedalara bile yer bırakmadın bende. Bu kez elveda zamanı sevgilim. Alnından öpmeden,sımsıkı sarılmadan veda vakti.
Ne kadar zaman geçti anımsamıyorum. Tahmini süremi, saçımdaki kırağılardan anlamaya çalışıyorum. İhtiyarlamış kalemimi sende noktalayarak, gidiyorum. Belki hiç yaşanmamış sayacaksın. Belki de birkaç kötü hatıra. Belkide sevdiğin tek adam olarak kalacağım. Bilemiyorum… Bu kez ardıma bakmadan gidiyorum. Sarılmadan, koklamadan, dokunmadan; elimi ayağımı çekiyorum gönlünden. Zor olacak biliyorum. Ama artık gitmeliyim. Gidiyorum…
Sessizce, usulca çekiyorum gölgemi üzerinden. Bir cigara yakıp, derince çekiyorum ciğerden. Ardına dökeceğim binlerce külün, ilk yangınını başlatıyorum ellerimde. Yüreğime kor düşüyor. Yanıyorum; ama hala üşüyorum. Öyle diyordu ya şair: “... Vedalar soğuk olur… ” Niye veda etmediğini şimdi anlıyorum. Yaşlar bile yüzünü ısıtmıyor, içindeki alev dindirmiyor; titreyen bedenini. Hıçkırıklar düş kırıklığı olup, düşüyor avuçlarına. Ve sana sadece vebalı bir elveda kalıyor. Ben gidiyorum.
Bütün mutluluk dileklerimi, dilek sigarama saklayarak gidiyorum. Bütün hayallerimi yıldızlara savurarak; yüzünü aya, gülüşünü güneşe bırakarak gidiyorum. Kokunu ciğerlerimde, gözlerini gönlüme saklayıp gidiyoeum. Yolum ne kadar açık olacak; tahmini zor. Daha kaç aşkta heba olur gönlüm, senden sonra ne olur bilmiyorum. Tek bildiğim; artık yoldayım ve gidiyorum. Aşkımı mahşere saklayıp, Yaradana sığınıyorum. Yaradılan her şeyin hatırına, yaralarımı saklıyorum. Yarınını bilmediğim dünyada ömrü yarılıyorum. Benim yolum ne olur bilmiyorum, ama; senin yolunun: bendeki yaran kadar açık olmasını diliyorum. Bütün mutlulukları ömrüne dileyip, seni Allah’a emanet ediyorum. Ben artık gidiyorum. El-veda…