Dört tip yaklaşım vardır sen dertliyken insanların sana yaklaştığı. İlki ve en fecisi ağızdan çıkanın beyin tarafından süzülmediği durumdur. Bu yaklaşıma sahip insanlar, senin üzüldüğünü gördüğü an, yaşadıkları en mutlu anı anlatmaları yönünde üzerlerinde kuvvetli bir baskı hissederler. Hatta anlatımlarını, abartılı mimiklerle süsler, yersiz yere yükselmeye başlarlar. Bu yaklaşımın altında biyolojik bir sebep yattığını bilen siz ise, meczuplara ayıp olması pahasına bir benzetime gider, yaklaşımı meşrulaştırmaya zorlarsınız kendinizi.
İkinci yaklaşım ise, hedonist yaklaşım olarak adlandırabileceğimizdir. Acı, sorun, dert gibi kavramlar, kişide elektrik süpürgesine maruz kalmış veya ensesinde köpek nefesi hissetmiş sokak kedisi hissiyatı doğurduğundan, bu kişiler hüzünlü insanların yanından tabana kuvvet kaçarlar. Bu yaklaşım yine de ilkine göre daha tolere edilebilir olandır.
Üçüncü tarz yaklaşım ise, ruh tedirginliği yaşayan insanın karşına geçip, ona grip olmuş muamelesi yapmaktır. Grip için denilir ki, yatarak bir haftada, ilaçla bir haftada geçer diye… Yani grip, halkın küçümsediği, eninde sonunda geçeceği bilinen, hatta yağmurlu havalarda cengâver gibi t-shirtle çıkıp, it gibi ıslanmak suretiyle, kendisine yakalanmaktan korkmadığımız hafif yollu bir sıkıntıdır. Dertli insana grip muamelesi yapan kişide ise, birden bir deha uyanır. Evrenin sırrını çözmüştür. Çözüm bulunmuştur. “Takma”. “Takma” sözcüğü tam da sizin o kişiye kafayı takmanıza sebep olan sözcüktür. Evet, sabah giydiğin gömlek ütüsüz kalmıştır tam da işe geldiğinde fark etmişsindir, ona takmazsın ya da trafikte adam önüne kırar, son anda arabayı toparlayabilirsin, ona takmazsın. Ancak geri çevrilemez döngülerin içinde sıkışıp kalmışsan, üzüntülerin merkezinde isen ama elinden hiçbir şey gelmiyorsa, Büyük Yaratıcı içindeki tek itici güçse, “takılma lafı” söylenmiş olmak için söylenmiş bir kelimeden bir adım öteye gidemez.
Son yaklaşım ise, içlerinde en insani bulduğum yaklaşım. “Bilmeyen ve bilmediğini bilen ve ona göre davranan” yaklaşım. Burada sana kıymet vererek, gözlerinin taa içine bakarak bir dinleme var. Bu dinleme, sen konuştukça, dertlerin kendiliğinden daha küçük görünene kadar yapılan, empati dolu bir bir dinleme. Bu yaklaşım sahibi bilir ki kıyas yanlıştır, acılar görecelidir. Der ki, senin yerinde olmadığım için tahmin bile edemem. Ancak, hayal etmeye çalışıyorum, çok zor olmalı. Ne yapabiliriz ki? (Acıyı sahiplenmiştir.) Sense birisi tarafından sahiplenilmenin mutluluğu ile bir nebze de olsa rahatlarsın. Bu dünyada insan insana gerçekten gerekli ve insan insanın ilacı. Yaşanan yaşanacak, engelleyemiyorsun. Ama birilerinin “gerçekten” yanında olduğunu bilmek, çıldırmamak için sana zaman kazandırıyor.