İçimde gökkuşağı ben siyah.İçimde yedi renk var suretim solmuş kara kalem. Yağmurlar var fırtınalar.Akıp gidiyor utanç, vicdan, ahlak. Insan hissetiren boyalarım akıyor. Şimdi çırılçıplak bir Adem oğlu olmak var. Aynalara güvenmiyorum, kimseye de. Haz tufanından Nuh tufanına cok değil bir göz kırpmasında geçtim.En az bir çocuk kadar bilirim yenilgiyi.Nereye konulacağı bilinemeyen eller, odak Noktası arayan gözler, titreyen sıska bacaklar.Sadece hayal kırıklıklarından ördüm ben yuvamı.Az ile yetinirim dedikçe hiçe mahkum oldum.Ne sevgi duvarım oldu, ne saygı çerçevem.Düş çemberim ve ben.Eksiklerimizi tamamlarken ben, eksildim yine etmedik bir biz.Yuva yıkıldı damdaki kuşlar kanatlandı.Ben hala yuva sıcaklığını arar dururum.Çiçek böcek değil bu ömür ona da şahit oldum. Ama ne Yazıktır ki sanık sandalyesine oturmayacak kadar da ümitli bir o kadar zavallıydım. Mutluluk hissi içine almayınca seni budalalık gibi gelir.Ağzı yanaklarına varmış, Gözlerinin feri parıldayan geçici budalalar. Ben onlardan olamazdım. Anladım ve bitti.Sonlardan ve başlangıçlardan çok yoruldum.Yorgun koca bir çocuk.Artık ne masallar kaldı ne hikayeler.Bundan sonrası didaktik eserler, bilimsel makaleler.Tadına vararak gömülemiyorum hayata.Bir gözüm akrep ve yelkovanda.Mesaiyi bekler gibiyim, o hiç gelmeyecek sanki,karanlık soğuk mesai..