en karanlık anlarda seni hayata bağlıyor dedi
bir durdum düşündüm belkide haklıydı
sükut fevkalede bir şövalye gibi üzerime gelmekteydi
herkes gitmiş kimse kalmamıştı
bu öyle sıradan bir yalnızlık değildi
insanı çıldırtan cinstendi
ruhunu emen bir şeydi
aynı yollarda yürüdüğüm halde
hiçbir şey aynı değildi
o evin ışığı yine yanıyordu
az ileridekinin kapısı elbet yine açılacaktı
bir diğerinde yine arkadaşlar toplanacak
ama kahkayı biz atamayacaktık
belki bir daha kimse onuncu kattaki o evden atlamayacaktı
ama orası da sadece ona da ait olamayacaktı
“kimse böyle düşünmüyor belli
kendini suya kaptıran etrafını görmüyor
bir kulaç boyu üzülebiliyor sevinebiliyor
bir kulaç boyu seviyor seviliyor
akıntıya karşı bir dalı tutanlar
kaç kulaç uzaklakmışsa her şey
işte okadar hissedebiliyor
belki zamanda takılı kalıyor terk edemiyor ama
ciğeri beş para etmez aşağılık sevdalar da yaşamıyor
zaman eskidikçe sevdası kadimleşiyor
ve iç cebinde bir mendil gibi taşıdığı
bembeyaz umudunu kirletip atmıyor” diyor
gider ayak arkamdan bağırıyor
“Perdeleri sonuna kadar kapatsanız da
bütün kuşları öldüremezsiniz bayım.”
Uğur Dönmez 17.06.2014