Yeni bir dünyaya alışacakken eski dünyamın kırıntıları kalmasın istiyorum üzerimde, fakat iş beynimde bitiyor, daha doğrusu bitmiyor sıkıntı o. Binlerce kez sevmenin, aynı zamanda binlerce kez kırılmanın yorgunluğu içindeyim. Bir şeylere duyduğum aşkın içimde bir filiz gibi büyüyüp serpilmesinden, fakat sonra gerek benim gerek başkalarının gelip o fidanı hoyratça sökmesinden bıkmış durumdayım. Şu an içinde bulunduğum ruh hali tam olarak bu, hangi dua hangi kitap beni kurtarır bu konuda hiçbir fikrim yok. Artık hayatımda bir şeyler devam etsin, ama insan gibi bir sonla son bulsun, aniden bitirilmesin. Yemin ederim yoruldum, yemin ederim!..
Bazen öyle bir hale gelir ki insan, bütün hayallerinden, isteklerinden, sahip olduklarından, çevresindekilerden uzakta, bahçesi simsiyah otlarla dolu siyah bir şatoda hisseder kendini, ve bütün kapılar üstüne kilitlenmiş gibidir, çıkamaz ordan. Gece olunca göğün karanlığı bana o yolu açıyor ve beni içine çekiyor sanırım, o siyah şatonun devamlı ziyaretçisi olmamın başka hiçbir anlamı olamaz çünkü. Her akşam o şatoda sabahlıyorum. Her sabah pembe panjurlu evimde uyanıyorum, kalkıp çiçeklerimi suluyorum ama akşam olduğunda bütün işler değişiyor..
İnsan değişiklik ister,ben de istiyorum fakat ne yazık ki bu değişim istediğim yönde değil.
Ruhlar Hamamı’nda ruhumu bütün düşüncelerden arındırmak istiyorum.