İnsanlar ölmeden önce yaşadıkları hayatlarda sanki hiç ölmeyecek gibi yaşarlar. Bu tarz yaşamlar onlara ölümü unutturur taa ki kanser olduğunda, veya geçirdiği bir kazada, veya yakınından birisini kaybettiğinde anlar aslında ölümün ne kadar da gerçek olduğunu.
Yaşamak, nefes almak hatta nefes alabilmek kadar güzel bir şey yok düşünsenize dışarı çıktığımızda tuvalete, vücudumuzdaki pisliği çıkarmaya bile para veriyoruz bu hayatta ki aldığımız oksijene de para versek sonuç ne olurdu? Kaç kişi yaşardı kaç kişi parasızlıktan ölürdü? Allah’a ne kadar şükretsek azdır bedava nefes alıyoruz. Çoğu insan bizim bedava aldığımız o nefesi para verip alıyor. Örneğin ciğerleri tüpe bağlı bir insan. Ciğerlerine çektiği o nefes tüpün içinden gelen bir havadan ibaret ama biz dışarı çıkıyoruz doğal oksijen, eve giriyoruz gene nefes alıyoruz alamadığımız, almadığıız bir saniye bile yok. Aslında olay da tam olarak bundan ibaret değil mi? Nefes yoksa hayat yok hayat yoksa sen yoksun… Bir söz vardır; ‘yarın öleceğimizi bilsek tüm kırgınlıklarımızı unuturuz ama biz sonsuza kadar yaşayacakmış gibi kırıcı ve gururluyuz’. İnsanoğlu hayat gailesine aldanıp ölümü o kadar çok unutur olmuş ki bu yüzden çoğu insan birbirleri ile küs veya birbirlerinin kalplerini kırmış. Ne demişler ‘Gönül yıkanlar Allah’ın düşmanı olurlar.’ Kalp Allah’ın evidir kırma. Küsmeden kavga etmeden kırıcı olmadan yaşamalı hayatı tadına vara vara ölüm elbet olacak ama olana kadar bu hayatı yaşamak yaşamın tadına varmak gerekir. Bir gün varız bir gün yokuz bırakın da var olduğumuz yaşam boyunca mutlu kalmayı mutlu etmeyi bilelim.
Hayatta mutlu olabilecek, mutlu edebilecek o kadar çok şey var ki aslında yaşamalı yaşadıkça hayatın tadını da değerini de bilmeli bildikçe yaşanılan hayat değer bulmalı. Sevelim sevilelim. Mutlu olalım mutlu edelim.