Yaşamak, dilediğimiz şekilde aynı bir kuş gibi özgürce uçarak, hayatın her anını değerlendirmek ona sıkıca bağlanmak ve ne olursa olsun ondan vazgeçmemektir. Zorluklara karşı göğüs gerip, her şeye rağmen ‘ben buradayım’ diyebilmektir. Hayatı; her şeyi, her türlü özelliği ve aynı zamanda bütün iyilik ve kötülükleriyle kabullenip ayakta durmaya çalışmaktır aslında.
İnsanlar; yaşamı, onun tüm sürprizleri ile benimsemek, ona ait olmak yerine ya pes edip kapatırlar gözlerini çok uzun bir yolculuğa ya da ona tutunmaya çalışırken -sanki bir uçurtmanın ipini tutuyormuş gibi- birden bırakırlar hayatın ipini. Sonra da içi kan ağlayan dışı ise gülmek zorunda kalan ya da kendini tamamen her şeyden soyutlayan varlıklara dönmeye başlarlar. Bu kadar mı zordur yaşamak, bu kadar mı zordur ona bir süreliğine katlanmak? Yoksa insanlar sadece tembel olduklarından mı vazgeçerler ondan? Oysa sarılsalar ona sıkıca ne bir problem kalır ortada ne de bir dert!
Hani derler ya, bir şeyin değeri anca kaybedilince anlaşılır diye, peki nasıl anlayacak bu insanlar? Onu kaybettikleri zaman zaten paramparça olur ruhları, yok olur düşünceleri ve kaybolur yaşama dair tüm hayalleri, sahip olduğu tüm umutları. Zamana bırakınca düzeleceğine inanırlar bazen. Oysa bilmezler ki zamana bırakmak yerine, zamanı bırakmışlardır onlar ve saniyeler, dakikalar, günler belki de aylarca geri kalırlar ondan. Yaşamaya tutunmak yerine, yok etmişlerdir onu her şeyiyle. Zamanın değerini bilmedikleri için ya da bilemedikleri için boşverilmişliğin içinde kaybolup giderler aslında. Oysa, onu nasıl yaşayacağını bilmektir önemli olan. Bize uzun ve hiç geçmeyecekmiş gibi gelen zamanlarda pes edersek yaşamaya, bir daha bağlanamayız ona ve bir daha mutlu olamayız ”yaşadığımız ama yaşayamadığımız” süre boyunca. Hür olmak yerine bizi hapsolmaya zorlayan dünyaya veririz tüm zincirlerimizi. Bir kere vazgeçtiğimizde yaşamaktan -işte tam da bu anda- o da vazgeçer bize umut olmaktan.
Yaşadığımızı sanarken yaşayamıyoruzdur aslında. Meçhule giden bir gemide ufku gözlerken, özgürlüğümüzü özlüyoruzdur belki de vazgeçtiğimiz hayatımızın bize geri gelmesi bekliyoruzdur.
İşte bu yüzden veda ettiğimiz hayat ya bir hiç uğrunaydı ya da geri de bıraktığımız her şey uğruna… Kim bilir?!