Bazen yalnızlığa gömülüyorum tüm varlık alemine inat. Varlıklar içinde varlığımı bulamamak için. Tüm varlıklar ile birlikte “bir” olabilmek için. Fakat başaramıyorum hiçbir seferinde.”Bir”leşmek yerine “hiç”leşiyorum her seferinde. Dalıp miladımdan sonraya ve şimdimden önceye; kayboluveriyorum kendimde.
Hal ararken kendimde, halime acıyorum. Bir hiçliğin hiç uğruna verdiği savaşa bakıp bir acı gülümsemeyle yutkunuyorum. Acıları yutuyorum bir bir. İçime atıyorum tüm zehirli acıları. Zehir zemberek bir acı ile ağzımda, dolaşıyorum kelimeler diyarının dört bir yanını. Lakin etrafa zehir saçmamak için susuyorum. Zehirlenmesin kimse diye yine kendimi zehirliyorum.
Kaçıyorum kendimden, farklı yörelerimin farklı sahillerine. Korsanlarını peşime takıyor yüreğim ardım sıra. Her ne kadar savaş versem de kurtulamıyorum. Tüm benlik gemimle birlikte bir kaşık suda alabora oluyorum. Yenilgiye uğrayınca rahatlıyorum; bir bakıyorum yüreğimin sarayında yaşıyorum. Yüreğimin bana vaat ettiği çöllere bakıyorum gözlerimin alabildiğince. Her ne kadar uzağa gitsem de, bir nokta kadar ilerleyemiyorum. Atıp kendimi çölün ortasına, Leyla’ma kavuşmak için çile çekiyorum. Kalbimde aşkın açtığı yara, sayfama kelime oluyor kanadıkça.
Bu günüme dönmek yürek istiyor. Hatalarıma “evet” diyebilmek, hepsine seve seve tekrar yenilebilmek, kalbimdeki can kırıklarını tuz buz etse de yılmadan bir darbe daha vurmak hepsine ilaç oluyor.
Çelişkilerde yaşamak bana hayat oluyor. Harflerim bile çelişiyor kağıtla. Siyaha beyaz deyince tamamlanıyorum. Bana göre gelmiyor yaşamak. Yaşamayı ölüm ile birleştiriyorum; susuyorum. Kana kana içmeyi bekliyorum ölümü. Hakkım olan ölümü hile ile kazanmaya çalışıyorum.
Ben, bende olmuyorum bende iken. Yetişin dostlar yaşarken ölüyorum!