Yetersiz. Yetmekten türemiş gibi olan olumsuzluğun başkaldırmış hali. Bu başkaldırıştan pek memnun değil gibi görünüyor en az benim kadar. Hanginiz yetersiz kelimesinden hoşlandınız ki canım, sevgilim kelimeleri kadar. Ama hep dışladık onu dimi hep hakir gördük. Kendimi yetersiz hissettiğim çok anım oldu. Bir şeyler başarmak amacıyla zorda olsa yaşamaya çalışan küçük insanlar olarak, yetersiz kelimesi suratına çarpılmış bir kapı kadar sert etki yapar insana. Benim yüzüme çelik kapı çarptı. O çok an diye nitelendirdiğim yaşamımdaki bazı kesitlerde de acıttı bu kapı canımı. Acıdıkça yara derinleşti.
Acı dedik de acıdan anladığımız nedir? Yetersiz kadar acı olmasa da acıdır acı. Ve hayatta tüm sertliği ile basit ve sıradanmış gibi yer edinmiştir. Acıya verdiğimiz tepki alıştığın bir duruma karşındaki kişinin senin heyecanlanmanı beklemesi kadar aptalca. Ama artık çok basit dimi adı üstünde sadece 3 harf ‘acı’.
Yeter mi dersin bu kadar Türk Dili ve Edebiyatı dersi? Amacım ders vermek değil sadece bu iki kelimenin hayatımızda çok yer edinmesi ve buna rağmen gerekli değerlerinin verilmemesi. Çünkü hayatının büyük bir kısmını bu 2 kelimeden elde edersin. Hayat hiç alakası olmayan yerde burnuna gelen bayan parfümü kadar tatlıda olabilir veya bir çiğköfte kadar acı. Hayattaki kaç tecrüben harika anılardan ve yaşananlardan ibaret? Yok mu? Tecrübe edinmek güzeldir evet ama işte bu tecrübelerde acıdır.
Ve birçoğumuz lanetli, batıl inançlı olanların beddualı olarak nitelendirdiği bu bilinçsizce geçirdiğimiz hayatlarımız bu kadar yetersizlik ve acı çektirdiğimiz için bizlerden tiksiniyor. Bu bahsettiğim bende bir okumakla başladı. Sıkılhandan bir nefes çektim. Çektikçe istedim. İstedikçe bağımlı oldum. Bağımlılıkta olsa bir nebze tat verdi. Verdikçe ben daha çok istedim. İstedikçe bu nefsin bitmeyeceğini düşündüm ve ben düşündükçe asıl ben olan benliğim benliğimden nefret etti ki işte bu vakit tiksindim.
Sonra mı? Her şey birden bire çirkindi.