Düşlerin kaygısızlığı uzak bir yerden gelen misafir gibidir.Hiç beklenmeyen bir anda gerçekleşen her şey bir nebze yoruyor aslında.Bir pay bırakıp yarım bırakıyor,bir tecrübe,bir gerçeklik.Devamında belirsiz bir his,belirsiz bir boşlukla seni bir ipe salıyor.İp sallandıkça yukarı doğru tırmanmak daha da bir kolay oluyor.Yükseklik korkusu bile daim olmuş yürekte,göz artık aşağı doğru bile bakmıyor.Geçmişin o iğrendiren tadı var şimdi her yerde.Göz,ardına dizmiş anıları;kalp kabullenmiyor hiçbirini.
Düşlerin hiç beklenmeyen bir anda veda edişi vardı.Issız bir cam kenarında,son bakışa dizilen anlamsız sözcükler vardı.Hala deli gibi sarıp sarmalanmak istenen beden ve canımın çığlığı vardı.Ne göz konuştu ne de dil.Susarak yol boyu,yolculuğunu hatırladı hafıza.Kovulmaktan beter,istenmemekten aciz.Söylenenler bile yorulmuş artık,kelimeler bile arsızlaşmış.
Bir boş tahta da üzerinde oturan bir kadın var.Tahta kuruları kemirirken tahtayı bir yandan da düşüncelerini kemiriyordu eski sular.Sanki güneş battığı anda,bedeni de solacakmış gibiydi.Ruhu bavulunu toplayıp gidiyor gibiydi.Gidenler vardı,koskocaman garip bir liste vardı.Artık sayılmayacak kadar çoktu.Yalnızlık vardı, göz ardı edilemeyecek kadar bir hayli çoktu.
Gidişi zor olan, yol kenarı çiçeği bile konuşmadı.Kimseler anlatmadı ya da anlatamadı tam olarak gerçeği.Göz göre göre bir yalanın içinde kaybolup durdum.Ama hiçbir şey hissetmedim.Hiçbir şekilde acımadım.Ta ki son ana gelene dek.