Alarmım bile çalmıyor, sen uyanma, gerek yok sana diye. Saatim durmuş, saat, 9’u 45 geçiyor, akreple yelkovan kapıya doğru çık git diyor. Yorganımla bile barışık değilim her sabah yerlerde, intihar etmiş olarak buluyorum onu. Acaba üzerine battaniye koydum diye mi alındı, üçlü uyuyoruz diye mi? Odamda ayna yok benim, kendimle bile barışık değilim görmek istemiyorum görüntümü. Kıçım başım dağınık ilk işim televizyon oluyor, dünyada ben yokken neler dönüyor diye. Hep de güzel haberler var, mutlular bensiz insanlar. Evlendirme programları falan var, herkes çok ama çok neşeli oralarda. Ben ise keyifsiz buralarda. Rol gereği belki, senaryo var ceplerinde, bende o bile yok, kimse kale almıyor beni maalesef, yaalnızım aa dostlaar.
İçim dışım sıkılıyor, suyum çıkmayacak kadar kurumuşum, bitmişim, ölsem iyiymiş. Telefon defterimi şöyle kurcaladığım da arayacak insan çok, ama açan yok. Hepsi rehberimde birer isim, öyle tanıyorum onları. Açsa dahi operatörle aram bozuk, hemen kesiyor hattımı, kapsama alanına dışlıyor beni. Bilgisayarım benim en yakın dostum. Yalnızlığımı onla gideriyorum. Bazen sırf biri bana merhaba desin diye Windows 8’i tekrar tekrar yüklüyorum. Sosyal iletişim ağlarının hepsinde varım da, gene arkadaşım yok, online yaşayan offline bir insanım. Bağlanacak kimsem yok. Ben, bilgisayarım ve geçenlerde beni terk eden maket gemimin yerinde biriken tozlarım. Kalemlerim bizi kullanmıyorsun, çok şekilavyecisin dediler, gemiye mürettebat olup, gittiler.
Arada hava almak için dışarı çıkıyorum, bir tek oksijen küsemedi bana, ibneliğine hayatta tutuyor beni sanırım. Kızlı erkekli geziyorlar sokaklarda. Bense, Benli ve Bensiz. Ruhum ve Ben. Vicidim ve Ben. Kadın sesine ihtiyacım oluyor benim de. Bankamatik ve Akbil dolum yerleri tek çarem kadın sesi için. Dokunmasında değilim artık. Bir tanesi gelip bana küfür etse bile içim geçicek. Gerçekten yalnızım sanırım. Yürüdüğüm kaldırım çizgileri bile sağa sola dalgalanıyor basmayayım onlara diye. Ağaç sandı köpekler beni, WC olarak kullandılar. İnsanlar hergün koşuya mı çıkıyor yoksa benden mi kaçıyorlar? Kalbim o kadar boş ki geçen gün ölçüm yapmaya geldiler, bina dikeceklermiş, anca öyle dolarmış oralar.
Hayır odam çok sessiz gerçekten. Klavye tuşlarından çıkan ses komşuyu rahatsız ediyor bazen. Koridorda volta atıyorum sıkıntıdan. Turkcell kampanya mesajlarını bile bıraktı, atmıyor artık. Güncelleme gelmiyor bilgisayarıma, sen geride kal, eski, geber diye. Buzdolabım çok soğuk bana karşı, yemekler hep donuk mesela. Ocağım bile yanmıyor, sönmüş. Kapıcı benden aidat almayı kesti geçenlerde. O evde kimse yaşamıyor, diye düşünüyor herhalde. Yaşıyor muyum işte onu ben de bilmiyorum. Son zamanlarda aynaların bile görüntüsü gidip gelmeye başladı. Bir varım bir yokum. Şurada ölsem, yeni kiracı gelen kadar farkedilmem. Eminim. Çoheminim hem de.
Uyku tek çarem. Rüyalarımda mutluyum. Gibi gibi. Onları da görmeyi keşke kendim seçebilseydim. Okey taşı gibi ara ara görüyorum rüyalarımı. Tepeler var falan. En tepesindeyim, tüm beynim, hayallerim, fikirlerim önümde. Böyle buradan bakınca çok ciksler. Ama onlar da toz tutmuş. Yapamaya yapamaya pörsümüşler. Çok şey planlamışım meğer. Çok şey istemişim halbuki. Hepsi kalmış köşede bir yerde. Eriyor gidiyor hayaller, tıpkı benim gibi, belki. Çok yalnızım çok.
Çay koyunca bile geçmiyor bazı şeyler…