Güneş yüzünü asmaya başlamışken ikindi vaktinde
Bir sohbetin merkezindeydim o güzel memleketimde.
Amcam, halam, yengem ve diğer aile dostları ile.
Samimiyet kokan o kerpiç yapılı evin avlusunda;
Sohbet eden bir güruh bulunurdu vakitlerin onda beşinde.
Çay gelir, gülümseme gider, sinek ısırır ve rüzgar gıdıklardı eğlencesine.
Hoş, bir gün çay unutulmuş, toplum düzeneği namlusunu doğrultmuş;
Ve gülümsemeler saçmalı olarak akmıştı gözlerden.
Evin en küçük kızının yoktu başka çaresi;
Gidip hazırlamaktan çayı evvelden ve yeniden.
Daha sonra gerektiği için sohbete devam edilir,
Gülümseyen suratların eksiliği de daima tam ortadan hissedilir.
Zaman, geçerdi doğal olarak kimsenin isteğine aldırmadan.
Çocuklar daha çok oynamak, ebeveynler ise eve gidip yatmak isterdi sonuçta doğrudan.
Ertesi zamanların bilmem ne vaktinde yeniden toplanılır ve çay demlenirdi.
Kimi kahve isterdi kimi ne de anlatamazdın asitli içeceğin zararlı olduğunu.
Durmadan ister, ağlar, öper ve elde ederdi.
Çok gülerdim ve gülerim de hala.
Bütün hazırlıklar tamamlandığında daha sonra, başlamak için işaret beklenirdi dedikoduya.
Tema hiç değişmez konu farklılık gösterirdi.
‘’Kaçan kızı duydunuz mu, hani Ayşe olan adı, ne hoştu halbuki ev baklavası’’
‘’Peki ya, peki ya sen bakkalın peruk taktığını işittin mi, çıkardığında saçı adeta kavun dibi’’
Bu ve bunlar gibiler sinek larvası değerinde dedikodular okur, sen daha dur.
Bazen akrep zehri acısında dedikodular da türetilir.
İnanılır mı bilmem ama üstelik bunlar aile içindedir.
Görümce eltiye, kaynana geline, gelin bilmem neye.
Zaten isimleri bir türlü öğrenemedim her nedense.
Çok mu karışık, gereksiz mi, yoksa dedikoduya elverişsiz mi neyse ne.
Aile içinde üretilen bu gıybetler bir yaşam tarzı olmuştur milletimizde.
Halbuki hakikat bellediklerinin ona sıkı sıkıya karşı çıkarken bile.
Halk, ev ve dış işlerini bitirip oturduğunda evinin hoş bir köşesine.
Kurmaya başlar, kurmaya başlar evet hemen kafasında bir gıybet.
Bir senaryo yazarı timsali oyuncuları tasarlar, karakteri kafasında oturtur ve motor verir,
Gülümser bir biçimde.
Daha sonra asıl ilginç tarafı işin.
Tatminkar olur halk peşin peşin.
Bakın yapın, deneyin görün iri çift yuvarlağınızla bu dediğimi;
Bir aile meclisi gördüğünüzde çalın kapıyı ve girin içine.
Dikkat kesilin daha sonra muhabbetlere.
Emin olun şaşıracak ve utanacaksınız her zerreniz ile.
Sizi derinden yaralayacak toplumun durumu an ve an.
Bir doktora gidip kanser cevabını almayı yeğ bulacaksınız o durumdan.
Bulmaya da bilirsiniz; kalp meselesi bu, komik gelir,
Katil hiç utanır mı döktüğü kandan.
Bu şekilde süre ve devam gelir hayat.
Şeytan gıybeti yumurtlar hiç usanmadan.
İnsan pişirir pişirir ve yer parmaklarını aldığı hazdan.
Doymaz ve doyumsuzdur.
Zevk alır ve aşk duyar artık ona;
Dedikoduya!