Toprak çocuğuna kızmış, bir daha yalan söylememesi konusunda onu sertçe uyarmıştı.
Bayan Toprak çocuğunu şikâyet ediyordu. Biricik kızı Çiçek yalan söylüyor ve ailesi bundan hoşlanmıyordu. Hatta yalan söylediği için endişeleniyorlardı. Ne annesi ne de babası yalan söylemezdi. Yalanın kötülüğe sürükleyeceğini, Yaratıcı katında da insanlar içinde de ne kadar çirkin bir davranış olduğunu anlatmalarına rağmen Çiçek yalan söylemişti ve söylüyordu.
Bayan Toprak düşüncelerle gökyüzüne bakıyordu, gökte ay vardı. Bayan Toprak kandil gibi parlayan aya bakıyor, ay Toprak’a bakıyordu.
Ay: ” Ben buradayım. Hiç yalan söylemedim ve yalan söylememde istenmedi benden” diyordu. “O gün, Eşref-ül beşer (s.a.v) şahitlik yapmam için Rabbinden izin almıştı. Doğrulara şahitlik yapmam ve ikiye yarılmam emredilmişti. Tıpkı o gün de olduğu gibi hiç yalan söylemedim, doğrulara şahitlik yaptım” diyordu. Toprak, aya bakınca aslında ayın bir şahit olduğunu hatırladı. Melekler; Bayan Toprak’ın kulağına, ayın hem kusursuz varlığıyla yaratıcısının şahidi hem de O’nun habibinin şahidi olduğunu fısıldadı. Her yerde rehberi olan efendisinin hayatı hatırlatıldı. Acaba ona hiç yalan söylemiş miydiler? Söyledilerse de o tepki vermiş miydi?
Ona yalan söylenmemişti. Çünkü o doğruydu. Dosdoğru. Hiç kimseyi hiçbir şey için zorlamamıştı. İnsanları unuttukları şeylerden dolayı azarlamamış, insanlara her zaman sakin ve ılımlı davranmıştı.
Ona emanet verilen yavrusunu ve ikisinin arasında geçen olayı bir kez daha düşündü. Çiçek ödev yapmayı unutmuştu ve okula giderken annesi ona ödevini sorunca yaptığını söylemişti. “Yaptım” demişti çünkü daha önce unuttuğu ve yanıldığı şeylerde annesi tarafından azarlanmış, kalbi kırılmıştı. Her defasında “nasıl unutursun? O senin yapacağın tek ve en önemli işin” gibi sözlere muhatap olmuştu. Bayan Toprak fark etti ki, Çiçek yalancı değildi. O sadece yalan söylemek zorunda bırakılmıştı. Üstelik onu yalan söylemek zorunda bırakan da kendisiydi.
Peki, sadece çocuklarımıza mı yalan söyletiriz gerçekten? O gün fark etti ki sadece Çiçek’e değil birçok kişiye yalan söyletmişti. Eşine, arkadaşlarına, ailesine, öğrencilerine… Doğum günü, yıl dönümü ve ya bir şeylerin unutulması, eksik yapılması. Bunlara sert tepki göstermiş ve insanlara bu tepkisinden dolayı hep yalan söyletmişti. Çünkü “yalancılıkla”, “yalan söylemeye mecbur kalmak” arasında fark vardı.
” Birisi size yalan mı söyledi? Önce kendinizi hesaba çekin ey insanlar… ”
Not: Vicdan.
Fevzi H. AKTAŞ
aktasfevzi@gmail.com