“Yıllar sonra öğreniyorsunuz ki aslında üçüzmüşsünüz. Diğer iki kardeşinizle az sonra tanışacaksınız. Ne hissedirdiniz ?” Ne büyük bir psikolojik soru bu ? Hayatımın kaosa sürüklenmesene, yokuş aşağı paldır küldür gitmesine ramak kala bu soruya cevap arıyordum. Siz benim yerimde olsanız ne yapardınız? En basitinden gitmeye karar verir miydiniz?
Benden iki tane daha olabilmesi mi ?! Bu dehşetle karşı karşıya yeni güne uyanmıştım. Düşüncesi bile beni ürkütmeye yetiyordu. Benimle aynı kaşa, göze, yüze sahip benimle aynı görünen iki kişi daha… Aynı gözükmemize rağmen kim bilir birbirimizden ne kadar farklı hayatlar yaşadık? Belki benden daha iyi şartlarda yaşadılar belki de daha kötü. Hiçbir fikrim yoktu ama peki iki seçenekte de onları kıskanır mıydım ya da üzülüp yardım etmek ister miydim ? Neden yardım edecekmişim ki onlar olsaydı iyi şartlarda olan bana yardım eder miydi? Tamam tıbben birbirimizin aynısıyız ama ya benden güzellerse ? Hadi canım kendim sende daha cinsiyetleri ne bile bilmiyorsun.
Bütün bu düşünceler beynimin her hücresinde dolaşırken, boğazımın kuruduğunu, nefesimin daraldığını hissediyordum. Ne zıkkım yemeye geldim ben buraya. Kardeş isteseydim zaten annemle babama söylerdim, bir tane yaparlardı ama asla iki tane değil.
Sahi neden hiç istememiştim kardeş?
Sanırım bulduğum en iyi açıklama; “tek çocuk kariyerimi bitiremem ben” olmuştu. Aslında itiraf etmesem de ailemi paylaşmak istemedim. Onlar benimki çünkü. Şimdi hiç tanımadığım iki kişiyle paylaşacağım, daha mı iyi oldu salak kafam?
Kendi kendime söylenerek buluşacağımız kafenin kapısının önüne gelmiştim. Kafede “kardeş buluşması” oldukça samimi bir ortam, evet. Bu fikri söylediklerinde başından kabul etmemeliydim. İçimdeki o kahrolası merakıma yenik düşmüştüm ne yazık ki. Başka bir konu olsa “mesleki deformasyon” derdim bu aptal merakım için. Hayatımı bu kadar kökünden değiştiren bir olay için sıradan bir merak demek bugünün en masum ayıbı olurdu gerçi… Bunları düşünürken kapının önünde kalakalmışım, arkamdaki müşterinin “hanımefendi geçebilir miyim” diyen sesiyle ayrıldım dalgınlığımdan. Göz ucuyla kafenin içindeki masalara baktım, benden kimse yoktu ki. Kahve içip kendime gelebilmek için fırsat elde ettiğime oldukça memnun olmuştum. Demek ki dış görünüşümüz aynı olsa da karakterlerimiz bambaşkaydı. Benim kadar dakik bir kızı yarım saat bekletmek, evet ilk buluşma için çok güzel bir hareket.
Kendi kendime gülüyorum bunu söyledikten sonra, sanki flört ettiğim adamla buluşacağım. İnsan kardeşine, -kanına,canına derlerdi; bir yerlerden buna benzer bir şeyler duymuştum- böyle kötü şeyler düşünür müydü? Kapıya oldukça yakın bir yere oturmuştum o yüzden kapının açılma sesiyle irkildim. Karşımda benim siyah saçlı halim ve kucağında bir bebekle bir kız duruyordu. Evet, evet ben durduruyorum orada, aynaya bakmak gibiydi. O kaknem düşünceler kaybolmuştu kafamdan, koşarak gidiyordum kızın yanına istemsizce. Şimdi kafamda sadece tek bir soru vardı; ” diğer ben neredeyiz?”