Her daim sahip olunmuş mudur yoksa yaşadığımız şu dönemlerde gittikçe artan bir durum mudur bilmiyorum ama hayatımda insanların birbirine güvenmediği ve gittikçe birbirlerinde gerekli ya da gereksiz uzaklaştığı bir zamanda yaşıyoruz. Çevremize baktığımızda, gerek yaşadığımız devletin yöneten hükümete gerek aile, arkadaş hatta eşimize, çocuğumuza dair söyledikleri sözlerde bir inanmamazlık yaşıyoruz. Örneğin bir iyilik yaptığında kesin bir çıkarı vardır diyerek samimiyete güvenmiyoruz, insanların iyiliğe adım attığına kendi içimizde güvenmiyoruz. Söylenen bir sözde kesinlikle sakladığı bir şeyler var diyerek şeffaflığına güvenmiyoruz. Hayat böyle bir hal almakta ve kimse birbirine itiraf etmese de bu durumun çığ gibi büyümesine katkı yaptığımızdan artmaya devam etmekte. İnsanlar olmayan sorunu bile sorun gibi gördüklerinden dolayı bir sorun haline gelmekte ve bu durumun en iyi açıklaması da budur. Sözlerimize güvenmiyoruz artık. Bir diğer anlamıyla siyaset yapar gibi yaşıyoruz hayatı. Karşımızdaki insanı analiz eder, söylediklerinin altındaki anlamı araştırır, söylediklerine güvenmeyip kendimizce “cin gibi” oluruz lakin asıl samimiyetsizlik işte bu noktadır. Bizi ilgilendiren kısmını zaten karşımızdaki bize aktarır, fazlası haddimize bile değilken açık aramak ve söylenenlerden anlamlar çıkararak insanların samimiyetsiz olduğunu düşünerek aslında kendimizi insanlardan uzaklaştırıyoruz ve artık bu durum evrensel bir boyut aldığından artık geri dönüşü yalnızca evrensel olarak tekrar bir değişimle mümkün olabilir.
Güven ilişkilerin en önemli parçasıdır. Güven duyulmayan ilişki başlangıç aşamasına bile ulaşamadığından dolayı bir ilişkinin varlığından dahil söz edilemez.