Gecenin ardına dökülüyorum demiştim, gecenin sonundayken yazıyorum seni, ne biliyorsun tutulmamış sözlerimize ölmeyeceğimizi. İçinde bir yerde kanadığım kadarına kâfi gelmiyor mu şiir dediğimiz.
Beni sevmişsin sevmemişsin çok da fark etmiyor artık, gece sabaha karşı dörtlerde nefesimde aradığım adına yakınıyorum. Tren sesleri yalnızlık teknesine kadar takip ediyor aklımı, güzelim daha ben kendimi anlayamamışım, senden benim kıyılarıma çıkmanı zaten bekleyemem. Memelerinin kokusuna uyanıyorum çarşaflarım sigara dumanı gibi olmuş.
Ne biliyorsun belki karanlığımda susup alelacele bir cümle karalamak gibidir sevmek. Ya da aslında sevmek nedir? ne biliyorsun belki seversen şahane bir muhabbet olacağız..
Bir gece sabaha karşı 4’lerde falan karalamıştım. Yazıdığımı bile hatırlamıyordum ama ne ara yaptımsa bloguma koymuşum. Neyse önem atfedilecek bir şey değil (daha önce yazdığım her zırvalık gibi) saçmalıklarınızı kendinize saklayın ama; ‘abi boktan olmuş yahu’ diyecek kadar samimi bir cümleniz varsa buyurun siz de karalayın. Resmi de adetttendir diye ekledim..