Hayatın hangi döneminde daha çok ağlar insan? Çocukken düştüğünde dizlerin kanadığında mı? Ben dizlerimden çok ellerimi yaralardım çocukken. Olmadık yerlerde düşer , ellerim çizildiğinde kalbim çizilmiş kadar acırdı canım. Birkaç gün sonra geçtiğinde unuturdum acısını. Belki birkaç gün sonra yenisi olurdu. O zamanlar en büyük acı bu diye düşünürdüm.
Biraz zaman geçtikten sonra dizimde ellerimde oluşan o yaralar için ağlamayı bıraktım. Yeni bir şey öğrenmiştim; fiziksel bir yara olmadan da insanın canı acıyormuş. Herkesin içinde küçük düşürüldüğünde mesela. Ne yapayım ben böyleyim, güzel değilim belki ama asla kötü değilim senin gibi diye hıçkırarak ağladığım zamanlarım oldu. O zamanlar insan tarafından nasıl göründüğüm benim için çok önemliydi. Kimsenin dikkati üzerimde olmasın aman birinden bir eleştiri duymayayım diye sessiz sakin bir kız olarak anılmayı seçtim. Böyle olmak daha kolaydı. Çünkü o zamanlar en büyük acıyı küçük düşürüldüğüm de yaşardım. En çok o zaman ağlardım.
Biraz zaman geçtikten sonra herkesin düşüncesi kendine diye düşündüm. Ağlamayı bıraktım. Belki de insanların meşguliyetleri arttı. Bilemiyorum. Ama o zamanlar ailemden ayrı kalmak acısını hissetmiştim. Bu daha ağırdı. Daha zordu. Gecenin karanlığı çökerken güne, sanki kalbime bir düğüm bağlanırdı. Geçen her saat daha da sıkı düğümlenirdi. Kalbime çöken karanlığı gözyaşlarımla silmek isterdim. Ama olmazdı. Evime döndüğümde huzurluydum işte. Anne gönderme beni o hapishaneye diye ağlardım bir zamanlar. En çok bunun için ağlardım.
Yıllar geçti. Ne elimde düştüğüm günlerin izi kaldı ne de insanları konuştuğunda gözyaşıyla ortamı terk eden elif kaldı. Yıllar bana çok şey kattı. İnsan yaş almadan olgunlaşamıyormuş bunu anladım artık. Meğer hayat, bizi bir hamur gibi yoğurup olgunlaştırmış zamanla.
Beş sene oldu baba evinden çıktığım günden bu yana. Ve ben hala bir anı hatırladıkça, kalpten ağlıyorum. Hani her şeyin harika olduğu, kendini prensesler gibi hissettiğin o gün var ya, düğün günü. Hani gelin konvoyu kapıya gelmiş, herkesin bir telaş koşturduğu gün. Hani ağlama makyajın bozulur denilip kendini zor bela tuttuğun gün. İşte o gün; baba evinden çıkıp merdivenden indiğimde kendini zor tutan bir baba görmüştüm. Görüşmek için sarılmıştık. İşte o sarılmayı unutamam hala. En büyük acı oydu o gün bana. En çok onun için ağlamıştım.
Her geçen gün geçmişin acıları unutulur belki ama asla boşluğu dolmaz bazı acıların. Ve ömür boyu bitmez gözyaşları…